Quantcast
Channel: Kitab-ı Sevda
Viewing all 394 articles
Browse latest View live

Hangi Vampirleri Okumuşum?

$
0
0

Bence vampirler nedir diye geçen gün bir yazı yazdım, çok da ilgi gördü. Canım gene vampirlerden ve okuduğum kitaplardan bahsetmek istedi. Bence yeni bir hobi edinmem gerekiyor.

Bu sebeble bende hem okuduğum vampir serilerini yazayım, hem de gene geyik yapayım dedim. Kendinizi hazırlayın uzun bir liste geliyor. Çoğunluğu seri olduğu için seri adını yazacağım, yanına da öneriyorsam onu ekleyeceğim. Dedikodusunu da yapacağım haliyle. Sırf o yüzden yazıyorum.
Bir kaç tane kitap atladım.
Hangi sırayla gitmeliyim diye düşündüm, ama karışık gideceğim.  O yüzden yeni çıkmış kitaplar da olabilir.
Goodreads'ta 256 tane gözüküyor vampir içerikli kitaplarım, ama normalde daha fazla olduğuna inanıyorum. Etiketleme biraz baştan sağma olmuştu zamanında :D Burada baz aldığım listemi görebilirsiniz. Herkese açık. Merve'nin Vampir Rafı.

Not: GR puanılar serinin değil, serinin ilk kitabının puanlarıdır.


descriptionAnita Blake serisi; Lanet olsun hep en başta geliyor. Alışın buna artık. tabii ki. ÖNERİLİR! Harbi vampirler var ama seksiler. GR Puanı: 3.99
Anita Blake

description


BlackDagger Brotherhood.  Vampir ırkını oruyan savaşçı vampirleri ele alıyor.Bu seri Zimlicious'un favorileri arasında. Ben ise karamsar havasından dolayı pek sevmiyorum. Tercih sizin. İlk kitabın GR puanı, 4.25


description

Meleklerin Kanı, Lonca Avcısı. Bu seri hem melek, hem de vampir. Kesinlikle önerilir. Çok güzel bir aşkı ve mükemmel bir dünyayı barındırıyor. Üstelik Elene çetin ceviz bir kadın karakter.
description




Ah Gardella Vampires. Okuduğum ve nadiren sevdiğim tarihi romanlardandır. İçinde Buffy'den çakma bir karakterin olması da bunun nedenlerinden biri. Büyü kısmı biraz yersen'e girsede seriyi çok severek okumuştum. Öneririm. Final kitabın sonunu bir den çok kez okudum :D GR Puanı: 3.70


description

Şimdi eğri oturalım doğru konuşalım, Dracula'yı okumadan olmaz. Vampir seviyorum diyorsan, onu okuman gerek. Ayrıca okumadan vampir kült kitabına yapılan bir çok göndermeyi anlamıyorsun. Bir gereklilik yanı. GR Puanı: 3.92


description

Güneyli Vampir Serisi, bu seride benim öneri listemde. Bu yıl son kitabı çıkıyor. O yüzden kendinizi hazırlayın yavaş yavaş. Daha çok klasik vampirleri ve perileri konu alıyor. Öneri listemde. GR Puanı: 3.96

description



Gece Avıcısı ya da Kedicik serisi. Vampirler'e odaklı fahişe erkek karakteri Bones ile tanınan çok komik gene yakında bitecek olan bir seri. Kesinlikle okuyun! GR Puanı 4.24


description


Kara Avcılar serisi, çokkk ama çok uzun, ilk kitabında vampirlerle alakası olmayan, çeşitli mıtolojileri sentezleyerek harika bir dünya kurmuş Sherrlyn'in dünyaca ünlü serisi. ÖNERİLİR. Daha bende bitirmedim bu serisi ni.:D GR.Puanı: 4.13


description

Dorina Basarab ve Cassie Palmer serisi. Bu ikisini bir ele alıyorum, çünkü aynı dünya da geçiyor. Mage (büyücü) ve vampirleri alan, çoğunlukla perilere kaçan biraz karmaşık, dili bazen saçma olan güzel bir seri. Önerilir, ama türkçe (Karanlığa Dokunmak) çevirisinden çok şikâyet ediyorlar :/ GR Puanı: 3.97- 3.68.

description

Argeneau Vampires, bu serinin yayın hakları alınmış ama çıkmamış. Bunu söyledikten sonra, yapay kanla beslenen gayet evcil bir vampir ırkı var. Çoğunlukla komik bir seri. ama sıkıcı olduğu da aşikâr. Bir ailenin bekar üyelerinin sıra sıra hayatlarının aşkını bulmasını konu alıyor. Zamanında severek okumuştum, size kalmış. GR Puanı: 3.92

description

Aha, Vampire Kisses, çok hoş bir genç-gotik işi vampir serisidir. Türkiye'de roman olarak olmasa da grafik roman olarak çıktı. Biten bir seri, yıllarca gülümseyerek okudum. Hep aynı konuyu ele almış, klasik "vampirler güneşe çıkamaz" kuralını bozmamıştır. Önerilir. Gr Puanı: 3.65

description

Immortal After Dark Türkiye'de çıkmış bir seri. Yalnız ikinci kitaptan başlamışlardır. İçinde bin bir çeşit paranormal yaratık bulunan, tanrısından şeytanına vampirine kurtadamı sınır tanımayan büyü dolu çok hoş bir seridir. Öneririm. Gr Puanı: 4.21(Arzuların Esiri)

description

Sunshine. Bir seriye ait olmayan, çok hoşuma giderek okuduğum bir kitaptı. Vahşi bir vampir ırkını konu alıyor. Kanında büyü olan bir kadının tutsak bir vampirle kurduğu bağı anlatıyordu. Zamanında çok etkilenmiştim. Şu an içimde okuma isteği doğdu. Önerilir. Gr. Puanı: .3.81

description

Love At Stake serisi. Yapay kanla beslenen gayet yumuşak başlı vampirleri anlatıyor bize. Sıcak denebilecek, çerez kitaplardan. Canınız çok sıkılırsa okuyun türünde.GR puanı: 3.86




description

Elemental Assasin. Geçen sene okuduğum içinde elementlerden güç alan cadı tarzı büyücüleri ve vampirleri, çeşitli paranormal yaratıkları ele alan bir seri. 5. kitapta bitmesi gerekiyordu. Yazar bitirmedi, lastik gibi uzattı, kapakları çok güzel, kanmayın. Okumayın. :D GR Puanı: 3.92

description

Sarışın Vampir serisi. Bittiğini sandığım, ama hâlâ devam eden yarım kalmış bir seri. Bir yerden sonra işin içine uzaylılar girdi ve ben koptum. Çok seviliyor ama ben pek önermiyorum. İlk kitabın tadı yok. GR puanı: 3.89

description


Chicago Vampirleri, Bazı Kızlar Isırır. Eh, bu hoş bir vampir serisi. Sırf erkek karakteri yüzünden 3. kitapta bıraktım. Optimum hızla çeviriyor. Kararsız, ağlak erkek karakterleri seviyorsanız öneririm (!) GR Puanı: 4.12 -Ne de severek okumuştum -.-


description

Rhiannon's Law Serisi. Bu seriyi unuttum ne yalan söyleyeyim ama devam etmeyi düşünüyorum. Kız 1. kitabın sonunda çok garip bir pozisyonda bulmuştu kendini :D Öneriyorum yani. Gr Puanı: 3.93. Hatırlamadığı kitabı öneren tek türk evladı. GR sağolsun, 4 yıldız vermişim. :D


description

Tuhaf Melekler serisi. Bombok final yapan bir genç yetişkin kitabı. Önermiyorum inadına. Chris, sana yazık etti kadın. GR Puanı: 3.82 Hayır bir de bitirmedi ki kadın seriyi yarım bıraktı resmen. Türkiye de serinin ilk kitabı çıktı, devamını bilemiyoruz. And the Oscar goes toooo ARTEMİS!

description

Vampire Princess of St. Paul. Optimum'da yayın hakları olan bir seri. Genç yetişkin türünde. Vampirleri cehennemden gelmiş, gün ışığına çıkamayan biraz pasif yaratıklar. Cadılarla savaş halindeler. Aman aman da olmasa okunabilecek bir seri. Ben seviyorum, dolayısıyla öneriyorum. GR Puanı: 3.74

description

Dark Days serisi. İlk kitabını okudum, pek sarmadı. Kendi şehrin de lider bir vampir olan kadının kendisi hakkında ki gerçekleri öğrenmesi. Pek sert bir kadın değil. Önermiyorum. GR Puanı: 3.69


description

Ölümsüz serisi. Kaza ile vampir olan bir kadının komik bir rastlantı ile  vampirlerin kraliçesi olmasını anlatıyor. Yarı komik, yarı bayıcı bir seri. Ben 4. kitaba kadar dayanmışım. Türü seviyorsanız öneririm. Çok kısa hüp diye bitiyor. Sizi meraktan öldürmüyor. GR Puanı: 3.81


description

Glory St. Clair. Şiman vampir duydunuz mu hiç? Bu seri böyle bir vampiri konu alıyor işte. Konusu bakımından ilgiç, yer yer sürükleyici ama heyecanını çabuk kaybeden bir kitap. Vampirleri de yapay kan işiyor. Şişeden. EVCİL. ÖNERMEM. :D GR Puanı: 3.83

description



Ayın Kız Kardeşleri. 7 ya da 6 kitabını okuduğum, bir çok okur tarafından sevilen bir seri. 3 kız kardeşten biri vampir. Güzel ama beni bir yerden sonra bunalttı. Üstelik vampir dünyası pek çekici gelmedi. Size kalmış. Gr Puanı: 3.68

description


Cin Craven. Bakın bir tarihi roman daha! Yarı cadı yarı vampir olan bir kadının maceraları. Ahlak timi olarak geziniyorlar. Akıcı ama hafızanızda yer etmeyen bir seri. 2.kitapta iyice sapıtıyor. Kalsın yani. GR Puanı: 3.86

description


Haven serisi. Bir gün uyandığında vampir olduğunu öğrenen, (adını unuttum) bir kişinin hikayesi. Tek sorun daha önceden de şekildeğiştirici olması. Çok karanlık bir havası vardır. Ben ilk iki kitabı merakla okumuştum. Yazar çok yavaş yazdığı için unuttum gitti. Devam edeceğim. Gr puanı: 3.58

description

Savannah Vampirleri. Türkiye de çıkan bir seri. İki erkek vampirin başından geçenleri anlatıyor.Klasik vampir figürleri kullanılmış. Ben pek ısınamadım, size kalmış. GR Puanı: 3.66

description



Gece Evi. İşaretlenerek vampir olan bir ergenusun bir erkekten diğerine atlaması, sonra da iki büyü yaparak bunu bize aktarma çabası. Deneyimsiz günlerimde okudum. Önermem. GR puanı: 3.79

description


Vampir Akademisi. Normal vampirleri alıp iki ayrı ırk yapan ilginç bir seri. İlk 3 kitabında eğlenmiş,4 de göz yaşlarında boğulmuş, 5. kitabı bitirememiş, 6. ve final kitapta hoşnutsuz bir şekilde bu devri kapatmıştım. Önerilir ama sonradan bozuyor haberiniz olsun. Gr Puanı: 4.21. Rose'a gıcığım.

description


Alacakaranlık: Disko topu bir vampire aşık olan bir kızın gereksizce 3 kitap boyunca vampir olma çabası. Klasik vampirlerin dışına çıkılmış, hayvan kanıyla besleniyorlar. Okuyun bunu, eksik kalmasın. Gr Puanı: 3.59

description


Morganville Vampirleri. Çok zeki ama aciz bir kızın vampir kasabasına gelmesini konu alıyor. Vampirler bir garip. Kraliçesi var. Kan bağışı ile yaşıyorlar. Ben sevmedim. Önermem. Gr Paunı: 3.97

description


Vampir Günlükleri: Kesinlikle okumaya değmez, anlatımı berbat bir seri. kız aniden vampir olur ve olaylar gelişir. GR puanı: 3.36



Atladığım kitaplara rağmen uzun bir liste oldu. :D Vampirler hakkında sorunuz varsa bundan sonra bana gelebilirsiniz. :P

Vampirler bizim can damarımızdır. (Espiri yaptım, gülün :D)

Kapaklarıyla Ben buradayım Diyen Kitaplar

Kitap Yorumu: Walking Disaster || Jamie McGuire

$
0
0

Walking Disaster 
Jamie McGuire 

Sayfa: 433
Tür: Romance, aşk, NA
Goodreads: 4.36
Seri: Beautiful 2
Çeviri: ---
Çıkış: Nisan 2013

Yorum & Düşüncelerim


Tatlı Bela'yı geçen ay ki ÜKG blog turunda ele almıştık, çok beklenen ve bir çok kişi tarafından sevilen bir kitap olmuştu. Ne şanlıydık ki (o zamana göre) biz blog tur yaparken serinin 2. kitabı Walking Disaster yayınlanmıştı. Üstelik Travis'in gözünden anlatılıyordu.

Bana her ne olduysa boş bir anımda, hiç aklımda olmamasına rağmen -şu ara- kitaba başladım. Tatlı Bela'yı neredeyse yeni okumuştum ve elbette biraz sıkılmayı bekliyordum, sonuçta kitap bana yeni bir şeyler sunmuyordu. Bilindik olayları sevdiğim bir karakterin gözünden okuyor olacaktım.

Tahmin ettiğimden daha fazla hayal kırıklığı yaşadım.

Kitabın boşa yazıldığını düşünüyorum. Para kaygısı ya da artık her ne ise nedeni. Jamie çok hoş bir hikaye yakalamış ve bunu bize aktarmış. Ve bu hikaye bayıla bayıla okunacak bir hikaye. O açıdan yazarın ilerideki işlerini okumak istiyorum. Ama kitap mükemmel değil. Yazarın biraz daha tecrübe kazanması gerektiği inancındayım.

Walking Disaster'a gelirsek, kitabı okuyarak boşa vakit harcadığımı düşünüyorum. Sıkıcı, tatmin etmeyen, yazardan beklediğim "Travis'e yeni bir kişilik kazandıralım." olayı yoktu. Travis derin değildi. Kitap okunamaz değil, bir şekilde akıyor ama sizi boğuyorda. Eğer bu kitabı okumayı düşünüyorsanız, yapmayın. Sadece sonuna bakın. Orada çok güzel bir sonuç bölümü var ve bizimkilerin 11 yıl sonraki halini görüyoruz. Bilseydim sadece orayı okur ve geçerdim.

Travis beni çok üzdü.

Maddox ailesine ve Trenton'a daha iyi bir bakış atıyoruz. Ama Abby ile gördüğümüzden çok farklı değiller, yazarın bence oralara daha çok odaklanması gerekirdi. Travis'in Abby dışındaki hayatına, ikisi arasında neler olduğu zaten belliydi. Yazar Travis ve Abby'nin ayrı olduğu sahneleri resmen kestirip atmıştı. Halbuki asıl oraları yazmalıydı. Ben zaten neler olduğunu okudum.

Üzülerek bu kitabın okunmaması gerektiğini söylüyorum. Gerçekten çok büyük bir vakit kaybı.

Tek tesellisi bu sefer Shepley'in erkek olduğunu en baştan beri biliyor oluşum.

Goodreads'ta bu kitabın bu kadar yüksek puan almış olmasına inanamıyorum.

Goodreads güncellemelerim:


1- "Tahmin ettiğim gibi okunabilir, ama sıkıcı."

2- "Çok sıkıcı, aynı kitabın daha sıkıcı versiyonunu okuyor gibiyim, tamam, babasıyla falan olaylar yeni bir soluk ama zaten biliyoruz onları. Neyse, kıskanç erkek iyidir."

3- "Tatlı Bela güzeldi, bunu kabul etmemek haksızlık olur. Ama Walking Disaster adeta onun kötü bir replikası. Konu aynı, karakterler aynı. Ama işte bakış açısı farklı. Seveceğimi ummuştum yanılmışım. Travis'in farklı bir yönünü keşfedeceğimizi ummuştum."

4-  "Ay öldüm bitsin."

5-  "Anca kitabın sonunda yazar adam gibi yazmaya başladı."

10. ÜKG Blog Turu: Davet || J. K. Beck // Kitap Yorumu + Çekiliş

$
0
0



Türkiye'nin ilk blog turuna hoş geldiniz! 10. turumuzda Arunas yayınlarından çıkan, yeni bir seri olan Davet'i inceliyoruz. Bugün başlayan turumuz 3 gün sürecek ve her zaman olduğu gibi sizleri merak içinde bırakacak.

Bu ay ki kitabımız bir paranormal/Şehir Fantazisi hastası olan ben için özellikle seçilmiş gibi. Üstelik tam da vampir yazılarımın üzerine gelerek hoş bir sürpriz oldu. Son ana kadar kitabı okumadığımı itiraf etmiş oldum sanırım burada. :D


27 Nisan: Kitap Esintisi - Kitap Yorumu
28 Nisan: Romancekolik / Yorumbazz
29 Nisan: Kitap Hayvanı'nın Günlüğü / Sevgili Kitap / Zimlicious

Hepimiz pişmanlıklarla yaşamak zorundayız...

Boğazından kopup gelen küçük bir iniltinin ardından kot pantolonunun ön kısmında da bir şişlik belirdi. Şeytan dışarıya çıkıp biraz oyun oynamak istiyordu.

Gölge Varlıkları daha önce hiç böyle tanımadınız.

Onların dünyasının nasıl olduğunu merak ediyor musunuz?

İnsanlar ve gölge varlıkların bir arada yaşadığı, hatta aralarında bir sözleşmenin bulunduğu bir düzen...

Bu sözleşmeye uymayanları cezalandırmak üzere kurulan gizli mahkemeler...

Serinin bu ilk kitabında başrolleri çok güçlü ve çekici bir erkek vampir ile bu mahkemelerde savcı olan bir kadın paylaşıyor. Gizem ve şehvetin iç içe geçtiği muhteşem bir fantastik serüven...

Onun dikkatini çeken şey kırmızı rujlu ve pembe elbiseli porselen bir bebekti. Bebeğin önlüğünün üzerine küçük bir kâğıt bırakılmıştı. Kâğıtta şu yazıyordu: Sıradaki...

Kalbi deli gibi atmaya başlayan Sara hemen kapının arkasındaki masanın üzerinden aldığı bir kurşun kalemin silgi ucunu kullanarak bebeği ters çevirdi. Daha sonra yine kalemi kullanarak bebeğin kıyafetini kaldırdı. Bebeğin tam dikiş yerinin üzerinde siyah harflerle...

Davet
J. K Beck

Tür: Aşk, Şehir fantazisi, Paranormal, Vampir, Polisiye
Goodreads Puanı: 3.70
Sayfa:504
Orjinal Adı: When The Blood Calls
Seri: 1/6
Çeviri: Burcu Çelik
İlk Çıkış: 2010 Ağustos

Dünyayı Tanıyalım

Öncelikle size Davet'in dünyasından bahsetmek istiyorum. 
Yazarımız J. K Beck, bizim dünyamız içinde farklı kurallarla, farklı yasalarla işleyen paranormal bir dünya yaratmış. Üstüne yetmezmiş gibi birde bürokrasi'yi eklemiş. İşler biraz garip yürüyor ama yasanın, kanunun ve devlet memurlarının olduğu konusunda size garanti verebilirim. Onlardan kaçış yok. Eğer Polisiye ve paranormal seviyorsanız bu kitapta  kesinlikle size hitap eden bir şeyler bulacaksınız.

Yaratılan bu dünya da iblisler, vampirler, doğaüstü güçlere sahip insanlar, şekil değiştiriciler ve daha niceleri var. Ancak, bu dünyanın tek bir çiğnenemez yasası var; bir insan öldürürseniz her şey biter. Eğer öldürürseniz, idam kaçınılmaz. Dedektifler de bu tehtidi sonuna kadar geçerli kılmaya çalışıyorlar.

Kitabımız aslında vampirlere odaklanıyor, onları biraz tanımak da fayda var. Bu vampirler kan içiyor, oldukça medeni davrana biliyorlar ancak dönüşüm sırasında içlerindeki "şeytan"la başa çıkamazlarsa işte sahtekârlar doğuyor ve bunlar devletin paranormal yaratıkları avlamak için kurduğu büro tarafından öldürülüyorlar. 

Olaylar Sara ve Luke'un macerasına odaklanıyor. Tek bir kişinin gözünden anlatılmaktansa çeşitli karakterlerin bakış açısını bize sunuyor, bir nebze de olsa olayların gerçek yüzünü keşfetmemiz konusunda bize fırsat sunuyor.

Yorumum

Kitabın şehir fantazisi olması beni gerçekten çok memnun etti, ilk olarak bunu söylemek istiyorum. Yıllardır en sevdiğim tür olmuştur. Bu kesinlikle benim için bir artı.

Davet hakkında düşüncelerime gelirsek, kitabın biraz fazla oynak olduğunu düşünüyorum. Karakterler arası olaylar, bakış açıları çok atlıyor ve 50. sayfaya gelene kadar ne olmuş, ne bitmiş kimin hikâyesi okuyoruz, kim iyi, kim kötü bilemiyoruz. Bu beni biraz sinir etti. Hangi karaktere odaklanmamız gerektiğine bile karar veremiyoruz...

O dönüm noktasından sonra Sara ile tanışıyoruz. O ana kadar paranormal dünyadan habersiz bir karakter. İşindeki üstün başarılarından dolayı terfi ettiriliyor ve teşekkür mü etse, lanet mi okusa bilemediği paranormal suçlular dünyasına adım atıyor. Ve bu adım onun için pek hoş olmuyor.

Luke yaklaşık 2000 yaşında olan o affedilmez suçu işlemiş bir vampir. Sara ile bir mazisi, öldürmek için nedeni var. Aynı zamanda sağlam bağlantıları ve gizli görevleri. Onun hikâyesini ortaya dökmesini okumak bence eğlenceliydi.

Savcı Sara'nın sürekli lafı döndürerek konuşması beni oldukça sıktı, işin gereği olarak bunu kitaba eklemek doğru bir karardı belki ama bir yerden sonra gerçektende bitsin dedirtti. Oldukça yavaşlatan anlardan biriydi.

Bana çok uzun gelen bir "paranormal dünya bu" anlatımı ve gereksiz  Alice ve Oz Büyücüsü betimlemelerinden sonra olaylar iyice hareketleniyor. Erkek karakterimiz Luke, en sonunda eski bağlantıları çağırıyor ve koşuşturma heyecan, aşk devam ediyor. Bu kadar tanışma kafi.

Bu arada niye bilinmez ama ben koyu saçlı olmasına rağmen Luke'u egzotik ve uzun beyaz saçlı hayal ettim.

Davet akıcı bir kitap, yer yer terimler biraz kafa karıştırıyor ama çabuk alışıyorsunuz. 

Ben özellikle Sara'nın biraz salak olduğunu düşündüm, zira bir sahnede adamın zihnini okuduğunu düşündüğünü söylüyor. Sonrasında ise sır saklamaya çalışıyor. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu! Luke'da ondan pek farksız değil, okuyunca göreceksiniz.

Davet kütüphanem de aşırı tutkular uyandırmayan orta düzeyde, seri ilerledikçe daha da oturacağını düşündüğüm bir kitap olarak kaldı.

Luke için okunabilir, Sara'yı göz ardı edebilirsiniz. Normal de ölsem böyle bir şey demem ama Sara'ya gerçekten ısınamadım...

Doyle ise kitaptaki ilginç karakterlerden biriydi.

description

Edisyon hakkında

Kitabın edisyonunda bir kaç yazım hatası mevcut, okurken biraz rahatsız ediyor. Ayrıca kitabın puntosu ve aralarında ki boşluklar beni çok rahatsız etti. Herkes benim gibi düşünmeyebilir ama ben orta kıvamda bir punto ve paragraflar arasında boşluk olmamasından hoşlanıyorum. Dakikada bir sayfa değiştirmek okuma zevkimi gerçekten mahvediyor. Kitabın kapağının ise çok can alıcı olduğunu düşünüyorum. O açıdan serinin ikinci kitabını merakla bekliyorum.

Veda &Çekiliş

ÜKG turunda benim yerim bu kadardı. Sizlere veda ediyorum ve çekilişe davet ediyorum! İyi hafta sonları!

 Paranomal dünyadan kopmayın, gerçekler yatağınızın altından fırlayabilir.


a Rafflecopter giveaway




Katkılarından dolayı Arunas Yayıncılığa teşekkür ederiz.

Dizi: Cougar Town

$
0
0

Yeni bir dizi ve ben.
Sevdiğim türden üstelik; sitcom.

4. sezonu sürüyor, boşanmış, 40'ında bir kadının oğluyla, arkadaşlarıyla, eski eşiyle ve işiyle olan problemlerini anlatıyor. Özellikle de aşk hayatına yöneliyor. Erken hamile kaldığı için en güzel yıllarını kaçırdığını düşünüyor.

Nasıl mı buldum? Nasıl mı başladım?

Bu aralar ölesiye Scrubes izliyorum, izleyenler bilir orada Jordan adında tam bir biç kadın vardır. Doktor Perry'nin karısı, çocuğunun anası. Tüm olay onunla başladı, o kadının mimiklerini, ses tonunu nasıl sevdiğimi düşünmemle devam etti. Imdb'de araştırırken Scrubs'dan sonra Cougar Town'da oynadığını öğrendim. Durur muyum? No fucking way.

Hemen açtım ve izlemeye başladım. Nasıl gülmekten yarılıyorum. Patavatsız Jules Cobb'un halleri mi Paper Buddy'si ile olan ilişkileri mi ya da aslında 27 (bu arada çok sevimli gel bir takılalım dese saniye düşünmem) olan ama dizide 18'inde ki oğlunu oynayan Dan Byrd'ın konuşmaları ve halleri mi... 1. sezonun ilerleyen bölümlerimde gay konuşması... sitcom severleri bu diziye davet ediyorum.

Bu arada o Gazete arkadaşı ile çıkacak bunu hepimiz biliyoruz.

Dizideki ikili ilişkiler öyle çok hoşuma gidiyor ki. Baş rolde oynayan Courteney Cox ve onun komşusu ve en iyi arkadaşını oynayan Christa Miller beni yerlere yatırıyor. Zaten sırf o kadın için diziye başladım ve bu benim için çok tatmin edici oldu. Bu arada Jules'ın eski koşası çok şapşal, çok tatlı. Boşanmalarına rağmen hâlâ hayatından çıkmamış olması ise ne kadar garip olduğunun bir kanıtı denebilir.

Çok sevdim, çok gülüyorum, çok merak ediyorum. Koca, eş, barmen ya da ergen fark etmiyor. Her karakter bir çocuk. Mız mız sevimli, kaba. biç, pislik hain, acımasız... :D Duygusal...

Bu tür dizilere bayışıyorum. Toplamda 20-25 dk olması ise beni için harika. Bir kaç haftadır, belki ay bu tadda bir sitcom arıyordum. En sonunda buldum! Üstelik 4 sezon çekilmiş :D



Christa Miller, bu kadına nasıl bayılıyorum. Gülümsemesi, ses tonu, hareketleri. Şöyle bir bakıyorum, bulursam filmlerini falan bile izleyeceğim. Her yerde görmek istiyorum.

Bu arada 48 yaşındaymış??? o.O

Şok oldum. 40'dan bir yaş fazla söyleyemem... Hatta belki 35 falan. Estetik, kozmetik sen nelere kadirsin! Kocasının dizilerinden başka yerlere de yönelsin lütfen! :P

Kitap Yorumu: Soldan Ikinci Mezar || Darynda Jones

$
0
0


Ölüm Meleği Charley gene işbaşında

Sağdan Birinci Mezar’ın devamı niteliğindeki Soldan İkinci Mezar’da da olağanüstü güçlere sahip özel dedektif Harley Davidson’ın maceraları anlatılıyor.

Bu kitabın hikâyesi, Sağdan Birinci Mezar’ın bittiği tarihten bir hafta sonra başlıyor.

Charley’nin en yakın arkadaşı Cookie bir gece yarısı onu uyandırarak kaybolan bir arkadaşıyla ilgili yardım ister. Cookie’nin arkadaşı Hazel üç çocuklu, evli ve ailesine düşkün bir kadındır. Beş gün önce, hiçbir sebep yokken bir anda ailesini bırakarak sırra kadem basmıştır. O gece Cookie ve Charley, Hazel’ı bulamaz ama kadının kocası Warren Jacobs, karısını bulması için Charley’yi tutar. Charley bu davanın peşinde koşarken bir yandan da ilk kitapta yarım kalan büyük aşkı Reyes Farrow’la ateşli maceraları sürecektir.

Soldan İkinci Mezar
Darynda Jones

Tür: Aşk, Doğaüstü, Mizah
Goodread Puanı: 4.29
Sayfa: 336
Çevirmen: Bilge Gündüz
Seri: Charley Davidson 2/6 -
1. Sağdan Birinci Mezar
Orjinal ad: Second Grave on The Left
İlk çıkış: 01.2012
Tr çıkış: 03.2013

Düşüncelerim & Yorumum


Öf, bu serinin kitapları da ne çabuk bitiyor ya.

Tehlike, Will Robinson, Beam-me-up ve Scotty ile çok güzel anlar yaşadım. Bu kadını çok seviyorum. Ama Reyes'i de çok seviyorum.

Charley gene ne kıçını beladan kurtarabiliyor ne de ölebiliyor. Sürekli bir aksiyon, eli bıçaklı bir katil, polis ve hastane arasında gidip geliyor. Güçlerini keşfediyor, güldürüyor, hayran bırakıyor.

İki olay var.
İlk problem Reyes'in bedeninin kayıp olması. Ve iblisler onu bulmuş durumda. Amaç ise terkettiği bedenini bulup cehennemin kapısının kapalı kalmasını sağlamak. Ve tabii Reyes'in insan bedeninin ölmemesi de gerekiyor.

İkinci ve Charley'in 3-5 kez ölümle yüz yüze gelmesini sağlayan, özel dedektif statüsünü gerektiren olay ise Cookie'nin bir arkadaşının kayıp olması ve yetmezmiş gibi bir de lise arkadaşlarının teker teker "kaza" geçirerek öyle ya da böyle olması. Ne tesadüf ama.

Şimdi bunu atlattıktan sonra Reyes'e methiyeler düzmek istiyorum ya da istemiyorum, onun ne kadar harika olduğu açık. Size sadece onu ilk benim kaptığımı söylüyorum. Geri kalan herkes avucunu yalasın.

Gene çok hoş bir kurgu ve hiç durmayan bir hadiseler dizisi ile karşımıza çıkıyor Darynda. Bunu esprili ve biraz yılışık, yer yer ciddi bir dille de bize aktarıyor. Kimse Charley'in işinde kötü olduğunu iddia edemez ya da inandırıcı olmadığını. Yarattığı dünya açısından içinizde bir şüphe olmasın yani, gönül rahatlığı ile başlayabilirsiniz, eğer ki ilk kitabı okumayı düşünüyorsanız.

Charley benim için o kadar gerçek bir karakter ki size anlatamam. Bu kitapla bunun farkına vardım. O ağlayınca benim de canım yanıyor. Sinirlendiğin benide paylaşıyorum bunu. Yazar başarıyor anlayacağız. Komik olması da cabası. İçi hep buruk. Ailesinden genelde nefret ediyorum.

Doğaüstü olaylara gelirsek, Charley bayağı yol kat etti, ışık topuna falan dönüşüyor. Ölüm Meleği olmak ne demek bunu keşfediyor, pek de ileri gidemiyor ketum Reyes yüzünden, ama olsun.

Sevişmiyorlar.
Bakmayın öyle, onca gerilimden, öpüşmeden sonra bir barışma seksi bekliyordum Reyes ve Charley arasında, amma ve lakin kısmet değilmiş. -otururağıtyakar-

Bu seriyi yeni yaptığım öneri listeme de ekliyorum. Yani çetin ceviz kadın karakter seviyorsanız bir an önce başlamalısınız. Bu güne kadar başlamamanız da hata ya neyse... -lafıdasokargider-

Yok gitmez, bir kaç tane sevdiğim alıntıyı da paylaşıyorum. Okumadan değerlerini bilemeyeceksiniz ama ne yapalım, kader kısmet.

Ah Reyes, bir kez daha Hollandalı de!

description

Alıntılar



 İşini bölmek hiç hoşuma gitmiyordu, ama... "Reyes, beni dinliyor musun?" diye sordum.
Başını kaldırıp şehvetli bir gülümsemeyle, "Dinliyorum." dedi.
"Neyi? Belinden aşağıya hücum eden kanın sesini mi?"  -47


Lastikleri ya da testisleri varsa, başını ağrıtacak demektir. -58


Onu havadan daha çok istiyor. -99


"Ve insan bedeni ölürse, cehennemin ateşlerinden ne olmak için doğduysa o olacak. -108


 "Ağabeyimin çirkin kızları yemeğe çıkarmayı bırakmasını istiyorum, o kadar." Ben bir şey söyleyemeden kız elini uzatıp parmaklarını benimkilere doladı. "Seni yemeğe çıkarmalı."
Bu düşüncenin beni dehşete sürüklediğini söylemek, hissettiklerimin yanında çok hafif kalırdı. Ağzıma yükselen safrayı güçlükle yutarken yüzümü buruşturmamaya çalıştım. toparlandığımda Taft'a, "Sana kızmamış"dedim. Sonra eğilip fısıldadım. "Lütfen, Tanrı aşkına eve götürüp annenle tanıştırabileceğin iyi bir kız bul. Hem de hemen."
Kafası karışan Taft kaşlarını çatarak, "Tamam" dedi.
"Sürtüklerle çıkmayı da bırak." -111


"İşkenceden nefret ederdim. Çok işkenceli olurdu. -135


 Tanrı olduğumu fark edene kadar ateisttim. -160


İnkâr gerçekten de sadece Mısır'daki bir nehirden ibaret değildi. -206


Çünkü nefes almamın sebebi sensin. -227


Ulusal alaycılar topluluğu: sanki desteğinize ihtiyacımız var da. -251


Yazar Hakkında
Darynda Jones, beş yaşındayken eline kalem kâğıt alıp karalamalar yapmaya başladı ve bu hayali öykülerini annesine okudu. Okuma yazmayı öğrendikten sonra arkadaşları için oyunlar ve kız kardeşi için öyküler yazdı. New Mexico Üniversitesi’nde işaret dili çevirmenliği eğitimi alan Jones, eşi ve iki oğluyla New Mexico’da yaşıyor. Yazarın, Charley Davidson’ın hikâyelerini anlattığı serinin ikinci ve üçüncü kitabı da Doğan Kitap tarafından yayımlanacaktır.
-Doğan Kitap

Kitap Tanıtımı: Naked || Raine Miller

$
0
0




Byrnne Bennett'in iyi bir yaşantısı vardı. Londra Üniversitesinde, Amerikan bir sanat öğrencisi, ayrıca yarı zamanlı foto modeldi. Okula giderek ve çok çalışarak hayatını tekrar rayına oturtuyordu.
Başarılı, Londralı bir iş adamı Ethan Blackstone çıplak bir portresini aldığında "hayır" cevabını kabul etmiyor. Brynne'i yatağında istiyor ve onu orada tutmak için gözünü karartıyor. Adamın baskın doğası, Brynne'i içinde taşıdığı iblislere rağmen esir ediyor ve ağına düşürüyor. Ama bu ilişkide sırlar var. Büyük sırlar.
Ethan, Brynne'i geçmişinden kurtarabilir mi? Brynne ona izin verecek mi yoksa ona işkence eden hayaletler gün yüzüne çıkıp ikisini de yok mu edecek...


Tür: Aşk, New Adult, erotik

Kitap Tanıtımı


Naked, 2012 yılında çıkan ve Goodreads'ta 18.000 kişi tarafından okunmuş bir kitap. Popüler olduğunu ve sevildiğini söyleyebiliriz, zira 4.14'lük bir puanı var. Bu puan şuan blogumda yer alma ayrıcalığını bu kitaba tanıdı. Çünkü tanıtımının biraz sıradan, kısaca ise rezalet olduğunu düşünüyorum. Özgün değil.

Kitap hem ilgimi çekti, hem de beni kendisinden soğuttu. Okumayı çok sevdiğim sorunlu kadın temasını işlemesi bunun başlıca nedeni.

Tabii Cliffhanger (sonunda final yok. Ben bu türe 'finalsiz' diyeceğim.) olması da çok kötü. Şu an için 3 kitap görünüyor. Üçlememe mi orasını bilemiyorum.

Kitabın kısa oluşu okumamı desteklerken Finalsiz olmazı beni itiyor. Eserlerse okurum diye bu tanıtımı bitiriyorum.

İşçi Bayramınız da ayrıca kutlu olsun.

Raine Miller 13 yaşında, Barbara Cartland'ın bir kitabını eline geçirdiğinden beri aşk hikâyeleri okuyor. Asla okumayı bırakmayacağının da altını çiziyor, çünkü artık kendisi de aşk hikâyeleri yazıyor.Part time öğretmenlik hayatı ve seksi roman yazarlığı tüm zamanını tüketiyor.

Çekiliş Zamanı!

$
0
0
descriptiondescriptiondescription


Herkese merhaba,

Uzun zamandır beklediğim bir takipçi sayısına ulaştım ve bu nedenle çekiliş yapmanın zamanıdır dedim. :))

3 kitap hediye ettiğim bir çekiliş olacak, Optimum Kitap'ın sponsorluğunda Bazı Kızlar Isırır ve Gabriel'in Cehennemi sizin olacak ve onun ardından benim size hediye edeceğim Eşleşme sahibini bulacak.

Hepinize iyi şanslar dilerim :))


  • Çekiliş Türkiye için geçerlidir.
  • Belirlenen tarihte kazananları buradan öğrenebilirsiniz. ( Son gün 9 Mayıs )
  • Çekişin ardından size adresiniz ve telefon numaranız için e-mail atılacak, 2 gün içinde dönmezseniz hakkınız bir başkasına geçecek.
  • Kazanan kişiler random.org aracılığı ile seçilecek.
  • 3 kitap içinde çekilişe katılabilirsiniz (1,2,3 yazarak) Ancak her kişi sadece 1 kitap kazanabilecek.
İyi Şanslar!

a Rafflecopter giveaway

 Optimum kitap'a katkılarından dolayı teşekkürler.
Site / Facebook / Twitter / Satış Sitesi

Kitap Yorumu & Alıntılar: Gölgelerin Öpücüğü || Laurell K. Hamilton

$
0
0



Periler diyarındaki Büyük Saray'ın Prensesi Meredith Gentry, Los Angeles'de insan kılığında, doğaüstü suçlarda uzman bit özel dedektif olarak çalışıyordu.Ama Kraliçe'nin katilleri onu geri getirmek için yollanmıştır: istese de istemese de.Meredith birden kendini korkunç halasının planlarının içinde bir piyon olarak buldu.Onu bekleyen iş: dünyanın en güzel ölümsüz erkekleriyle arkadaşlık edip bunun tadını çıkarmak.Mükafat:Taht ve yaşamaya devam etme şansı.Başarısızlık halinde ceza: Ölüm.





En sonunda yorum geldi, tembelliğime verin.

Gölgelerin öpücüğü aslında Anita'dan sonra okuduğum bir seri. Anita'nın yanında bir hiç aslında. Ama onu da seviyorum. Ben zaten Laurell ne yazsa seviyorum. Tek korkum ölecek olması; Anita'yı bitirmeden...

Yorum:

Sert bir kadınla gene karşımızda Laurell. Merry Gentry. Perilerin dünya da serbestçe dolaşabildiği bir boyuttayız, bizimkine çok benziyor ama sağda solda bir birinden sofistike periler göremediğim için başka boyut demeyi kendime borç biliyorum.

Merry Kraliçe olan hâlâsından kaçan yarı insan, yarı peri arada Browni ve bereket tanrıçası genleri taşıyan tam bir melez. Kırmızı saçları yeşil gözleri kısacık boyu, kıvrımlı vücut hatları var. Bir paranormal dediktiflik bürosundan çalışıyor. Roane türünde (bir çeşit şekil değiştirici) bir sevgilisi var. Hayatı kraliçesi yüzünden tehlikede. Bu yüzden gerçek kimliğini saklıyor.

Branwyn gözyaşları adlı insanlarda kullanılması yasak, cinsel dürtüleri uyandıran bir yağın insanlar dünyada bulunması ile kimliği açığa çıkıyor Merry'nin ve peri kraliçesi onun peşinden adamlarını yolluyor. O aslında peri krallığının kayıp prensesidir. Asıl heyecan buradan sonra başlıyor işte. Sholto, Doyle ve niceleri ile karşılaşıyoruz. Perileri tanıyor kendimizden geçiyoruz. Seksin hava gibi dağıtıldığı bir aleme adım atıyoruz. Kraliçenin insanlara yüz yıllarca eziyet etmesinin -sonunda ölümsüzler- olağan olduğu, trellerin, garip ve bin bir çeşit büyüyle donanmış hayata merhaba diyoruz.
Lanet olsun, çok seviyorum.

Kitapta o kadar çok olay oluyor ki! Önce tecavüze uğruyor Merry, sonrasında sevgilisi onu bırakıp denize gdiyor, arkadaşıyla atışıyor, Sholto'nun yaratıkları ile muhattap oluyor, saldırıya uğruyor, Doylu görüyor ve periler diyarına gidiyor. Ölüm her an peşinde.

Okurken hiç kopmadığım bir dünya bu, belki de daha önceden okuduğum için. Orası biraz belirsiz. Nihayi sonuç sevdiğim, tutkuyla okuduğum. Laurell'in her kitabını okuduğum gibi.

Kitabı alın okuyun diyeceğim ama edisyonu bitmiş vaziyette. Şanslı azınlık olarak bir kopyası var bende.

Daha önce alışık olmadığımız bir orası. Büyünün yaşadığı ve öldüğü.
Bu kitabın Laurell'in aklına her zaman Kanlı Kemikleri yazarken düştüğünü düşündüm. Eğer hatırlarsanız orada da ikiz bir peri kardeşler karşılaşıyorduk. Doğruluğu bilinmez, ama zaman tutuyor hani.

Anita sevenler bunu da sever, bunu sevenler Anita'yı sever. Dövüşten çok büyünün konu olduğu silahın ve işkencenin yokluğunu çekmediğimiz, bizim dünya burası...

Seks ve seksi periler de cabası. Rengarenkler yemin ederim. :D Yeşil, siyah, beyaz, gümüş... :D




Alıntılar:


Beş milyar yıla sonsuz diyebilir misiniz? Sanmıyorum. ama bu kadarı bile geri kalanımızı kıskandırmaya yeter.
sf.10



"Lucy hafifçe güldü. "Zavallı çocuk, sanırım sen elbiseni çıkardığında ikinci
dereceden bir yanık sahibi oldu."
Omuz silktim. "Çok fazla çıplak kadın görmemiş olmalı."
Gülümseyerek başını olumsuzca salladı. "Ben perilerle beraber çalıştım, hatta ziyarete gelen birkaç sidheyle bile ve içlerinde alçak gönüllü olan bir tek sen varsın."
sy.52

Birçok kişi güç çağırabilirdi. Ama çağırmak bir zanaatkâr olaran sizin kuvvetinizi ölçemezdi. Önemli olan bu güçle neler yapabildiğinizdi.
sy. 63

Başka bir sidhenin dokunuşunu ne kadar özlediğimi biliyordum ama o ana kadar fark etmemiştim. Eğer diğer odada Griffin olsaydı, ona giderdim. Sabah kalbine bir bıçak saplayabilirdim ama bu gece, ona giderdim.
sy.98

Düelloyu kaybettim ama hayatta kaldım ve bu, bana göre her zaman için kazanmaktır.
sy.103

"...Bizi gerçekten özledin mii Meredith, yoksa özgür olduğun onca zamanın tadını mı çıkardın?"
sy.278

Bazı kararlarımızı beynimizle bazılarını da kalbimizle veririz, eğer süpheye düştüğümüzde beynimizi seçersek hayatta kalırız.
sy.289


"Bunu nasıl yapabildiğini hiçbir zaman anlayamadım." dedi.
Gözlerim hala yerdeydi. "Neyi, Kraliçem?"
"Tam olarak doğru sözleri doğru bir ses tonuyla söyleyip de aynı zamanda bu kadar samimiyetsiz olabiliyorsun. Sanki söylediklerini korkunç derecede yorucu buluyormuşsun gibi."
sy.367


Okuyucu Testi



Laurell K. Hamilton, New York Times listelerinde çok satan gizem, fantezi, büyü, korku ve romantizm barından iki serinin yazarıdır. Ace Books’tan çıkan, kahramanı ölü çağırıcı ve suç inceleme uzmanı Anita Blake olan on iki kitaplık ‘Vampir Avcısı’ dizisi, Suçlu Zevkler romanıyla başladı. Bu arada bu dizi içinde Anita’nın baş vampir ve kurtadamla olan, karmaşık kişisel ve profesyonel ilişkisi de evrimini sürdürüyor. Şu anda dünya üzerinde Anita kitaplarının iki bin kopyası bulunuyor. Hamilton kocası, kızı, iki köpeği ve sayısı her an değişen balıklarıyla St. Louis County Missouri’de yaşıyor.

Kitap Yorumu: Feral Sins || Suzanne Wright

$
0
0

When female wolf shifter Taryn Warner first encounters Trey Coleman, an alpha male wolf shifter with a dangerous reputation, she’s determined to resist his charms. After all, Trey—who was only fourteen when he defeated his own father in a duel, winning the right to be alpha of his pack—can’t have anything to offer the talented healer besides trouble, or so she thinks.

Taryn finds herself drawn in by Trey’s forceful demeanor and arctic-blue eyes, and she eventually agrees to enter an uneasy alliance with him. If the two succeed in convincing their respective packs that they’ve chosen each other as mates, Trey will win valuable political allies, while Taryn will escape an odious arranged mating.

But there are a lot of potential pitfalls to this plan—including the very real possibility that the wolf shifters, overwhelmed by their growing attraction to each other, will be unable to maintain the clear heads needed to pull off the deception.

Feral Sins
Suzanne Wright 

Goodreads Puanı: 4,23
Seri:The Phoeniz Pack - 1/3
Sayfa:367
Türkçe:-----
Çıkış: 2012 

Düşüncelerim & Yorumum

Bu kadar boş, gereksiz ve amaçsız konuşan bir toluluk görmedim. -oh, içimden attım, rahat rahat yazabilirim.

Feral Sins'de kurda dönüşemeyen, hayatı boyunca bu yüzden 3. sınıf insan muamelesi gören bir alfa kızının istemediği biriyle eşleşmemek için yardıma ihtiyacı olan başka bir alfa ile 'yalandan eş' olma olayını anlatıyor. Tabii iş farklı yönlere çabuk dağılıyor.

Taryn komik, hazır cevap kendini az çok bilen güçlü bir karakter, amma ve lakin kitap çok fazla geyik içeriyor. 430 sayfalık bu kitaptan eğer yazar 'aşırı' olan seks sahneleri ve bu geyikleri çıkarırsa çok daha mükemmel bir kitap olur. Şu haliyle benden zar zor iki puan alabildi.

Okuduğuma okuyacağıma bin pişman oldum. Seni seviyorum olayları uzadı, onu geçtim Trey'in büyükannesiyle Taryn'in boktan konuşmaları içimi baydı. Yazar sıçmış bırakmış.

Seriye devam eder miyim? Pek sanmıyorum... Ne içinde ki aşk aşktı, ne erotik kısmındaki sevişmeler ilgi çekiciydi, ne de kurgu merak ettiriyordu. Sonunda ne olacağı o kadar barizdi ki. Boşuna harcadığım saatlerimin geri gelmesini talep ediyorum.

Kitaptaki orgy sahneleri, sen benimsin, bu cinsel organ benim, ay ay ay benim eşim sensin sensiz olaman bla bla'sı kusmanıza neden olabilir. Zira hiç inandırıcı değil. Yazarın ilk kez kitabını okumuyorum, hazır cevap - yarı sert kadın karakteri yaratmayı başarıyor ama gerisinde az buçuk yüzüne gözüne bulaştırıyor.

Bu seriyi okumanız yerine size Lora'nın Breeds serisini öneririm. Bana çok orijinal ve özgün gelir. Ya da Nalini'nin Psy serisi de olabilir.

Okumanızı önermem, almayın elinize. Sırf kadın karakter yüzünden 2 veriyorum. Yer yer espirileri hoştu.

Bu arada kitabın yaklaşık %70'i seks ve %20si mutfakta geçiyor.

Beta ve diğer erkek karakterleri de hiç sevmedim çok uysallar o beklenen baskın doğayı sezemedim. Yazar dünyayı oturtamamış, bunun yanında karakterleri de oturtamamış. Ya bir de adamların konuşmaları o kadar sıkıcıydı ki!


Kitap Tanıtımı: Aynı Yıldızın Altında || John Green

$
0
0



En sonunda beklediğim John Green kitabı çıkıyor. Adı pek içime sinmese de çıkıyor. Çok duygusal anlar yaşıyorum.

Size tek diyeceğim bu kitap kaçmaz. Son paranızı verip almanız gereken bir kitap.
Övgülerini hak ediyor.

Hayatın anlamını bulmanın, aşık olmanın ve alınan her nefesin farkına varmanın hikayesi…

Nefesimizi tuttuk bekliyoruz, Pegasus çok yakında diyor.

Kısa düşüncelerim için...The Fault In Our Stars || Aynı Yıldızın Altında.
Bu kitabı anlatmaya başka bir kitap gerekir. Çok sevdim

Pegasus diyor ki:

Önümüzdeki günlerde yayımlayacağımız yazar John Green'in "The Fault İn Our Stars" adlı kitabı okurları derinden etkileyecek türden bir konuya sahip. John Green'in ilk kitabı "Alaska'nın Peşinde" geçtiğimiz yıl yayınevimiz tarafından yayımlanmıştı. Yazar günümüzde Amerika ve Avrupa'da en çok takip edilen yazarlar sıralamasında ilk sıralarda yer alıyor.

Okuyucudan Lanet: Dead Ever After || Charlaine Harris

$
0
0

Bu bir yorum değil, tamamen yazara öfkemi atmak için oluşturduğum bir yazı. Serinin sonuna dair spoiler olacak. Çok da küfür edebilirim. Hazırlıklı olun, çok kızdım. Tekrar ediyorum Spoiler var.

----

Bu kitap için sadece bir yıl bekledim, onu geçtim seriyi 5 yıldan fazla süredir okuyorum. Yani yazar hangi akıl gitti, Sookie ile Sam'i birlikte yaptı, bana bir allahın kulu açıklasın lütfen. Bill biteli çok oldu. Bunu kabul ediyorum (Zaten hiç sevmedim onu, içten pazarlıkçı muşmula) ama Sam? Eric varken? Sıçmış bırakmış resmen ya. Böyle son mu olur. Ben her şeyin düzgün bir sonla biteceğini ummuştum. Böyle bir final mi olur? Gerçekten. Dün geceden beri yazara lanet okuyorum resmen. Girdiğim çıktığım şokun haddi hesabı yok.

Kitabı tamamen okumadım, buna dair sabrım yoktu. Açtım sonunu okudum. Hay lanet girseydi de okumasaydım. Bu nedir arkadaş ya. Onca kişi varken gitmiş Sam ile birlikte olmuş... Gerçekten mi?

Peki ya Claude'a ne demeli... bu peri merakı nedir.
Ya Eric, o Pre midir nedir o anlaşmalı evlilikle kaldı. (Tam bilmiyorum ama öyle gözüküyor.)
Arlene'i öldürdü.
Okuyucu bile mutlu sona ulaşamadı ya. Ne gıcık kadındır. Bir daha Charlaine romanı falan okumuyorum. İsterse dünya da onun romanını okumayan bir tek ben kalayım.

13 kitap boyunca ölü, ölü,ölü diye başlık koy, vampirden şeytandan geçilmesin. Sen git şekil değiştirici geri zekalı şaş Sam'le mutlu sonu koy. Abi nedir bu ya.

Feci isyanım var.

İlk şoku atlattıktan sonra başını falan okudum aralara baktım. Eric diye bir şey yok ortada. Sookie ölseydi, vampir falan olsaydı değil, direkt ölseydi bu kadar üzülmezdim. Ne yapalım derdim. Çok bile yaşadı. İhanete uğramış hissediyorum, yıkıldım.

Bir okuyucu olarak Harris'in yazdığı sonu beğenenleri kınıyorum. Ahana bu da son sözüm. Öf ya. Şuan Goodreads'ta 1700 kişi oylamış ve puanı 3.54, 0.01 olasıca kadın!

Diziden payını alamazsın, bir daha evine aklına yakına ilham perisi uğramaz,  bin yılın en kötü yazarı seçilirsin inşallah.

12 kitap boyunca boşuna mı bekledim ben...

Goodreads'a öğrendikten sonra yazdıklarım:
Dead Ever After


2. Kitap Yorumu + Alıntılar + Yazarla Söyleşi: Meleklerin Kanı || Nalini Singh

$
0
0
New York Times çoksatarı yazar Nalini Singh, meleklerin vampirlere hükmettiği, kana susamış yaratıklarla dolu ama bir o kadar da baş döndürücü bir dünyanın kapılarını aralıyor... Ölmeden önce göreceğİnİz son şey, onun gözlerİ olacak...
Vampir avcısı Elena Deveraux, işinde en iyisi olduğunu biliyordu. Ancak yeni görevi için doğru kişi olup olmadığından emin değildi. Üstelik öldürücü bir güzelliğe sahip ve hiçbir ölümlünün kızdırmak istemeyeceği Başmelek Raphael tarafından görevlendirilmişti. Elenanın başarısızlık gibi bir seçeneği yoktu. Görevi imkansız olsa bile. Bu kez peşine düştüğü kişi, yoldan çıkmış bir vampir değil, yoldan çıkmış bir başmelekti. Elena, kendini daha önce benzeri görülmemiş bir cinayetler zincirinin tam ortasında bulacak ve tutkunun tehlikeli uçurumlarına doğru çekilecekti. Bu av onun sonunu getirmese bile, Raphaelin baştan çıkarıcı dokunuşlarına kendini teslim etmesi, Elenanın hayatının en büyük hatası olabilirdi. Çünkü başmelekler, ölümlü oyuncaklarıyla oynarken onları fark etmeden kırabilirdi.

Meleklerin Kanı (Lonca Avcısı,#1)
Nalini Singh

Tür: Paranormal
Sayfa: 476
Goodreads Puanı: 4.16
Orjinal Ad: Angel's Blood (Guild Hunter #1)
Yayıncı:Artemis
Yayın Tarihi: Eylül 2012
Türkçe.Çıktı


Uzun ama eğlenceli olduğunu düşündüğüm bir yazıyla karşınızdayım bugün.
Lonca Avcısı Elena ve onun sevgili yazarı Nalini Singh ile!

Öncelikle serinin içine iyice girersek melekleri, vampirleri ve Lonca Avcılarını görüyoruz. Bu dünyayı melekler yönetiyor ama onların tanrısal bağlantıları olduğunu düşünmeyin sakın. Güçlü, ölümsüz, acımasız ve soğuklar. Onlar melek. Meleklerden sonra onların yaptığı vampirler geliyor. Daha insani ancak kana susamış yaratıklar. Meleklere hizmet ediyorlar. Ve eğer bu zorunlu hizmetten kaçarlarsa avcılık yetenekleri ile öne çıkan Lonca Avcıları devreye giriyor ve para karşılığı bu "salak" olarak adlandırılan vampirleri yakalıyor. Çünkü bir melekten kaçamazsınız.

Elena bir Lonca Avcısı ve bir melek problemi içine düşüyor. Serseri olmuş doğaüstü yaratığı yakalamak için tutuluyor. Ancak sorun var, her geçen gün bir insanın bilmemesi gereken şeyleri öğreniyor ve her geçen gün kalbini bir başmeleğe kaybediyor. Romantik, vahşi, tutkulu ve elinizden bırakamayacağınız bir kitap.

Ben

Meleklerin Kanı'nı o kadar çok seviyorum ki. Bu seriye 3. başlayışım, Meleklerin Kanını 3. okuyuşum oldu. Bu yüzden Başlığımın adı 2. kitap yorumu, 2. kez yazdığım için. İlk yorum için. Angel' Blood

Bu sefer Türkiye de ilk çıktığında aldığım Türkçe edisyonunu yorumluyorum. Biraz da üzgünüm aslında, niye derseniz çevirmenin yazarın dilini yakalayamadığı kanısına vardım. Kötü değil ama Nalini'yi ingilizce okuduğum da -ilk ya da ikinci kez- beni etkilemeyi, ele geçirmeyi başarmıştı. Bu kitapta bu olmadı. Gene güzeldi, gene düşüşleri içimi parçaladı, gene benim de onlarla beraber dudaklarım ıslandı ama bunun nedeni seriyi 2 kere okumuş olmam. Neyse, her hali kârda bu seriyi öneriyorum. Ama imkânınız varsa Türkçe okumayın.

Elena'nın meleklere olan takıntısı, korkusu ve cesareti her zaman olduğu gibi gene öldürücüydü. Dimitri ile olan garip oynaşmaları, Ilium'un mavi tüyleri, Raphael'in sürekli "sen benimsin, benden başkası olmayacak" göndermeleri ile lanet olsun mükemmeldi yahu.

Kurgunun biraz yarım kaldığını itiraf etmeli, buna daha sonraki kitaplarda değiniyoruz. O şıp şıp olayı. Ama asla finalsiz değil.

Elena'nın ailesine öyle gıcık oluyorum ki... Böyle bir ailenin bizim Elena gibi biz kıza sahip olması içimi yakıyor. Anlıyorum, çok büyük bir travma var ama neden onu bu kadar dışlıyorlar, eziyet ediyorlar... Ufak bir çocukken bile... Okurken o acı yüzünden benim de içim yanıyor. Bu seriyi bu yüzden seviyorum. Bir nedenden, beni normal de olduğundan daha çok etkiliyor.

Raphael, ah bizim başmeleğimiz. Altın kanatlı,  sahiplenici aşık adamımız. Onu seviyorum. Düşünme tarzı çoğunlukla yıkıcı olsa da, neden fedakârlık edip neyin üzerine titreyeceğini biliyor. Böyle bir melek daha okumak isterim, yok ne yazık ki...

İllium, bizim tehlikeli yönünü güzelliğinin ardına saklayan oyunbaz meleğimiz. Onu sevmeyen yoktur sanırım.

Bu seriyi okumanız için yalvarabilirim. Ben çok seviyorum, Kağıt Kız okudu ama pek sevemedi maalesef. Ona inanmayın, kanmayın. Bana güvenin. Özellikle sert kadın karakter seven okuyucular bu seriye kesinlikle bakmalı...

Nalini Singh benim yıllardır okuduğum bir yazar. Onunla ilk hangi kitabıyla tanıştım hatırlamıyorum ama iki serisini de merakla okuduğumu söylemek istiyorum.

Nalini Singh Fiji'de doğdu ve Yeni Zellanda'da büyüdü. Üç yılını Japonya'da çalışarak harcadı. Şuan Tekrar Yeni Zellanda'da yaşıyor ve hâlâ gezi planları yapıyor.| Resimler| Şu ana kadar avukat, kütühaneci, ingilizce öğretmeni ve çeşitli işlerde çalıştı. 2002'den beri aktif bir yazar olarak çalışıyor.
Site/Facebook


Söyleşi

Kitaptaki (Meleklerin Kanı) Serideki favori bölümün neresi?

Nalini: Lonca Avcısına gelince o kadar çok sevdiğim şey var ki- onlardan biri ilişkilerin ilerleyişini görebilmemiz. Elbette, Elena ve Raphael'in ki ve sonra Raphael ve Yedisi, Elena ve arkadaşları. Her bir kitabı yazdığımda, devam eden karakterlerin bir parçası oluyormuşum gibi hissediyorum ve bunu seviyorum.

Vampirleri ve melekleri aynı kitaba koyduğun için endişelendin mi, getireceği tepkiler konusunda?

Nalini: Hikâyeyi yazarken satış, yayın ya da öyle şeyler hakkında düşünmedim. Sadece hikâyeyi yazmayı istedim ve böyle biçimlendi. Bitirdikten sonra, okuyucuların sevip sevmeyeceklerine karar vermesini istedim.

Serinin ilhamının bir hayalden geldiğini okudum, Newyork'ta bir kulenin üzerinde bir melek gördüğünü ve yazmaya başladığını. Bunun meleklerin başlangıcı olduğunu var sayabiliriz, belki Raphael. Peki Elena nereden geliyor? Senden parçalar taşıyor mu?

Nalini: Elena, benim tüm karakterlerim gibi eşsiz bir karakter. Bana göre, her biri benden  tamamen ayrı bireyler. Nereden geldiğine gelirsek, yazmaya başladım ve oradaydı; bir sokakta vampiri yakalamak üzereydi. Hikâyeyi yazmaya devam ettim, onun hakkında öğrenmeye. İlk taslağın sonunda kim olduğunu ve taşıdığı sırları öğrendim.

Yazmanın zor olduğu ve kişinin kendinden çok fazla şey kattığı söylenir. Bir kitabı bitirdikten sonra boş mu hissediyorsun yoksa sonraki tur için hazır mısındır?

Nalini: Genellikle karakterler hikâyeyi ileri taşır.Asla bir karakteri belirli bir kalıba sokmak istemiyorum, hikâye gerçeğe sadık olmalı.


Favori bir karakterin var mı?

Nalini: Ah, Seçemiyorum! Hepsini seviyorum, kötüleri bile, çünkü karanlık olmadan, ışığı nasıl görebiliriz ki?

Thank you so much, Nalini!

Alıntılar

Elena vampirlere kazık saplamazdı. Onların izini sürer, paketler sonra da efendilerine geri götürürdü -yani meleklere. sy.1


Sara, kızına Zoe Elena adını vermişti. Elena bunu ilk öğrendiğinde bebek gibi hıçkırmıştı. sy15

- Elena
"Düşersem beni tutmazlar mı?" diye sordu ona bakmadan.
"Ancak canları isterse." sy.24

"Dikkatli olmalısın," dedi Raphael doğal olmayan bir sakinlikle.
Elena rahatlamadı, ağıt hava tehditkar bir vaatle aralarında asılı duruyordu. "Oyun oynamayı sevmem."
"Öğren." sy.33

Elena bile Başmelek Raphael'in hayranlık uyandırmak için yaratıldığı gerçeğine karşı koyamazdı. Adam adeta tapılmak için yaratılmıştı. sy.35

Raphael:
"İnsanlığın bizim için hiçbir değeri yok," dedi. "Karıncalardan farkları yok, kolayca başları ezilebilir, hemen yerine başkası konabilir." sy73


Çağlardır bir insan sevgili ile birlikte olmadım. Ama senin tadın...ilgimi çekiyor.
sf.90

“Bana gül göndermiş."
Hattın diğer ucundan, hayal kırıklığını belirten bir hırlama geldi. "Hayatım, nadiren randevuya gittiğini biliyorum ama o şeyleri sokak köşelerinde beş papele satıyorlar."
"Kristalden yapılmış." Elena konuşurken, kristal gülün ışıltılarından gözünü alamıyordu. "Ay, olamaz."
"Ne olamaz?"
Elena ağzı açık bir halde en yakın çekmeceye uzanıp fazla hafif olduğu için nadiren kullandığı ince keskiyi aldı ve gülün sapındaki bir bölgeyi hafifçe kazımaya çalıştı. Bıçak işlemiyordu. Sonra bıçağı tersine sürttü ama bu kez gül "Çizilmelere dayanıklı"bıçkı çizdi. "Ay olamaz."
"Ellie, neler olup bittiğini hemen anlatmazsan yemin ederim seni eşek sudan gelene kadar döverim. Ne oluyor? Kan emen mutant bir gülmüymüş.?
Elena kahkahasını tutup elindeki tarif edilmez güzellikteki şeye baktı. "Kristal değilmiş."
"Kübik zirkon mu? diye sordu Sara kuru kuru. "Ay, dur bir dakika, yoksa plastik mi?"
"Elmas."
Ölüm sessizliği.” sy 111

"Onu öldürmelisin." Lijuan'ın göz bebekleri oburca büyürken gözlerini siyah alevler doldurdu. Yüzü, alev almış bir kurukafa gibi görünüyordu. "Onu öldürmezsen, duvarlarının ne zaman çökeceğini asla kestiremezsin."
"Peki onu öldürmezsem ne olur?"
"O seni öldürür. Seni bir ölümlüye dönüştürür." sy 140

"...Ona göre kana bulanmış bir kazıktan sonra en ateşli şey benim." sy 147

"Ölü bir kadın için fazla meraklısın."
"Ne diyebilirim? İyi bilgilendirilmiş olarak ölmeyi tercih ediyorum." sy. 265

"Seni yatağımda görmek istiyorum."
"Bir avcı daha düştü." diye mırıldandı Elena. sy. 352

Elena, Raphael'in sözlerinde geleceğini görebiliyordu. "Benim anılarımı almazsın," diye hatırlattı ona. "O aşamaya geldiğimizde bana istediğini yapabilirsin ama anılarımı almaya kalkma."
"Ölmeyi mi tercih edersin?"
"Evet."
"Öyle olsun"
sf 364

Masumiyetle gücün tuhaf karışımını kendine yakın tutabilmek için, ölümsüzlüğünden bir parça fedakarlık etmesine değmez miydi? sy.379

Bu ölümse Lonca Avcısı o zaman seninle öteki tarafta görüşeceğiz. sy.432

Umarım eğlendiğiniz bir yazı olmuştur, yorumlarınızı merakla bekliyorum. :))


Kitap Yorumu: Reboot || Amy Tintera

$
0
0

Reboot 
Amy Tintera 

Goodreads Puanı: 3.98
Sayfa: 352
Türkçe: ---
Çıkış: 07.05.2013
Seri: Reboot #1 (2)

Bu aralar evrim geçirmiş zombileri çok seviyorum. Archived ile başlayan maceram dizi olan In The Flesh'le devam etti ve Amy Tintera'nın çıkış romanı olan Reboot'la hâlâ da devam ediyor.

Reboot'un dünyasında gerçekten de evrim geçirmiş zombiler mevcut. Öncelikle size biraz bu "zombi"lerden bahsetmek istiyorum. Ben zombi terimini kullanıyorum ama öyle akılsız yaratıklar hayal etmeyin, göreceksiniz. Gerçi tam anlamıyla insan olmadıkları bir gerçek.

Bir virüs tarafından ele geçirilen bir toplum, karantinalar ve zengin fakir diye ayrılmış şehirler düşünün. Bu şehirleri reboot adı verilmiş virüs mağduru kişiler bir organizasyonun tutsakları olarak koruyorlar. Ancak işin ilginç yanı rebootlar öyle ya da böyle ölmüş, öldükten belirli bir süre sonra geri gelmiş gençler. Kitabımızın ana kahramanı 178 dakika boyunca ölü kalmış genç bir kız. 5 yıldır bu organizasyona çalışıyor. Aralarında belki de en güçlüsü o. Ne kadar uzun süre ölü kalırsan, o kadar güçlü olursun ve o kadar insanı duygulardan uzaksındır.

Wren de böyle ruhsuz diye adlandırabileceğimiz (ki bana göre başından beri hiç değildi. Sürekli kendine yalan söylüyordu.) bir reboot. Bir eğitimci, yeni olmuş reboot'ları bu zorlu hayat koşullarında ölmemesi için eğitiyor. Rebootlar arasında bile en korkulanı o. Rebootları bile korktuğu bir reboot.

Ancak bu durum 22 numaralı(22 dk ölü kalmış) birinin gelmesiyle değişiyor. Yeni ölmüş ve insandan pek de güçlü değil bu 22nin Adı Callum. Sıcacık bir gülümsemesi var. Ve daha ilk anda Wren'e gözlerini dikiyor. İşte bu nokta da Wren'in kendine söylediği yalanların haddi hesabı yok. Aslında çok sevimliler. Özellikle Callum onu kucağına aldığında...

Wren merakın kurbanı oluyor ve kendisine aykırı davranarak 22'yi eğitmek için seçiyor. Onunla geçirdiği her saniye daha da bağlanıyor sıcak gülümsemesine, siyah gözlerine. ve Ever var. Wren'in 5 yıllık oda arkadaşı, en iyi arkadaşı. Organizasyonun kurbanı oluyor. Gizlice 60 altı olan rebootlara yapılan aşılar onları vahşi hayvanlara dönüştürüyor.İşler karışıyor.

Wren Callum'un emirlere uymayan doğası yüzünden kısa zamanda öldürüleceğini
biliyor. Onu kurtarmak için her şeyi yapmaya hazır. Gardiyanlardan biriyle anlaşıyor ve kaçıyorlar. Ancak bir sorun var; Callum kaçmadan önce aşı oldu. Onca çaba boşa mı gidecek, yoksa Wren panzehiri bulabilecek mi? Çünkü o olmasaydı Wren asla kaçmazdı. İnsanken sahip olmadığı her şey var burada.

Sayfa sayısı uzun gösterilmesine rağmen kısacık, hızla okunabilen bir kitap. Başının çok güzel olduğunu düşünüyorum. Ancak ortalardan sonra olaylar basit, pek de ilginç olmayan bir seyir aldı. Gene okunabilir. Ancak 4 ya da 5 yerine 3 gibi bir puan alıyor benden.

“I think people immediately assumed I was yours so they stayed far away.” He met my eyes and smiled. “I was. I am.” He leaned forward and brushed his lips to mine. “Yours.”

Hoşuma giden en önemli şey. Wren'in ruhsuz tanımlanması oldu, tabii güçlü bir reboot, eğitimli bir katil ve problemli bir ruh halinin olması da benim için büyük artı. Böyle karakterlere bayılıyorum. Mükemmel bir askerden bir isyancıya dönmesi hele...

İkinci kitabını okumayı düşündüğüm bir seri. Bir finalsiz değil, ancak aklımızda bir süü soru var.

Ah birde kitabın finali biraz "olmamış" her şey güllük gülistanlık olunca, insanın pembe baloncuklar kusası geliyor. Kitabın ruhuna aykırıydı bence böyle bir son. Dramatik olmalıydı. O açıdan "olmamış"

Ama okuyun yani, hoşça vakit geçirirsiniz.

Not: Yukarıda ki resim bana göre Wren. En azından bulabildiğim kadarıyla. Böyle karakter bulmada pek iyi değilim. Gözleri falan ben yaptım. Ay neyse. :D



Kitap Tanıtımı: Ember || Jessica Sorensen

$
0
0

Tür: Yeni Yetişkin, doğaüstü, Melekler, Aşk Hikayesi
Goodreads Puanı: 4.12
Sayfa: 337
Türkçe: ----
Çıkış: 2012
Seri: Death Collectors 1 (2)

Cinsel durumlardan ve dilden dolayı +17 okuyuculara önerilir. (Biz bunu +18 yapalım)

19 yaşındaki Ember'in hayatı hem ölüm ile alakalı olmuştu. En ufak bir dokunuşla birisinin ne zaman öleceğini görebiliyordu. Bu onun laneti ve dünyadan kendini tecrit etme nedeniydi. Sırrını bilen tek kişi en iyi arkadaşı Raven'di

Ama bu Asher Morgan ile tanıştığında son buluyor. Morgan çok yakışıklı ve gizemli ve Ember'in ölüm hissini alamadığı tek kişi. Ember'in aklına ve bedenini yaydığı sessizlik daha önce hissetmediği şeyleri hissetmesine neden oluyor. Başlangıçta ki çekincelerine rağmen, Ember, Asher'ın hayatına girmesine ve yakınlaşmalarına izin veriyor. Ancak bir birlerine yakınlaştıkça Ember, Asher'ın ondan bir şeyleri gizlediğini fark ediyor.

Kasabada beklenmedik ölümler meydana gelince Ember neden Asher'ın ölümünü göremediğini ve ondan neler sakladığını sorgulamaya başlıyor.

Düşüncelerim

Yeni Yetişkin türünde, doğaüstü kitap. Sevdiğim iki türün birleşimi, hayallerin gerçek olmuş çikolata bulanmış biçimi. Hemde fıstıklı nom nom nom.

Goodreads'ta gezerken gözüme çarptı ve DAN! Okumam gereken kitaplardan diye hemen damgayı bastım.

Melekleri ve ölümü konu alan (Lütfen içinde Lucifer olsun, ne olur ne olur!) bir kitap. Kapağı pek ilgimi çekmedi, ama fena da sayılmaz. 2012'de yayınlanan bir kitap.Genel olarak puanlara baktığımızda ben ya seveceksin ya nefret edeceksin tarzı bir kanı oluşturdu.

Kitabın yazarı Jessica Sorensen kendini kanıtlamış bir yazar. Kitaplarının puanları oldukça yüksek. Bu yüzden seveceğimi düşünüyorum. Merakla yazın gelmesini ve okumayı umuyorum!Tek sorun Alacakanlığın yeni yetişkin hali gibi. Bir de roller değişmiş. Bu biraz merakımı söndürdü ama durduramadı... :D

Kabul edelim, bu kitap tam Kitab-ı Sevda'ya göre. Doğaüstü desen var. Aşk desen var. Cinsellik desen var. Gizem desen var. Ölüm desen var. Var da var.

 photo bliss_zps5b885143.gif

The New York Times ve USA Today çoksatan yazarı, Jessica Sorensen, Wyoming'in karlı dağlarında yaşıyor. Yazmadığı zamanlarda, zamanını okuyarak ve ailesiyle zaman geçirerek harcıyor. Favori yazarlarlarından bazıları Cassandra Clare, Sarah Dessen, Becca Fitzpatrick, Abbi Glines, Tammara Webber, Jamie McGuire ve Jennifer L. Armentrout.
Blog/Facebook

Kitap Yorumu: Working for the Devil || Lilith Saintcrow

$
0
0

Tür: Şehir fantazisi, doğaüstü, Aşk Hikayesi, İblis.
Goodreads Puanı: 3.83
Sayfa: 403
Türkçe: ----
Çıkış: 2006
Seri: Dante Valentine 1 (5)

Serseri bir iblisi öldürülmesi gerektiğinde Şeytan kimi çağırır?

Oyuncu: Kiralık nekromansır Dante Valentine işleri konusunda çok seçici. Çabuk öfkelenir, sinirleri çeliktendir ve ölüyü ondan iyi kimse diriltemez. Ancak bir pazartesi sabahı her şey cehenneme dönüyor.

Skor: Şeytan Dante'yi serseri bir iblisi yok etmesi için kiralıyor. Varsimal Santino. Karşılığında yaşamasına izin verecek. Reddedemeyeceği bir teklif.

Sorun: Ölmeyen bir şeyi nasıl öldürebilirsin?

Yorumum & Düşüncelerim

Çarşamba akşamı inanılmaz bir açlıkla Lucifer okumak istedi canım. Hani kitap seçmede yeni bir kategori bile olabilir bu benim için: İçinde Lucifer olanlar ve olmayanlar.

Sağ olsun, o sırada Esen Gür'le konuşuyordum kriterlerimi ona saydım; Lucifer'lı olsun, yetişkin ya da genç fark etmez, kudretli olsun, benim olsun dedim. Oda bana geniş çerçeveli bilgisini sundu ve iki kitap önerdi. Hemen daldım. Bizde böyle siparişle kitap da öneriliyor işte. Doğru adama gideceksin :D

O hızla başladım. Daha ilk cümlede Lucifer var desem? Benim heyecan tavan yaptı tabii.

Kitap Nekromansır olan bir kadının (Dante Valentine) Lucifer'ın gönderdiği bir iblisle cehenneme gitmesi ve orada Lucifer'dan görevini öğrenmesiyle başlıyor. Kendi alanında en iyisi olduğu için böyle bir belaya bulaşıyor. Yani bundan çıkarılacak ders: Siz siz olun asla işinizde en iyisi olmayın, kapınızı neyin çalacağını bilemezsiniz.

Cehenneme bin bir zorlukla gidip benim asıl arzuladığım şahsiyeti görüyoruz tabii, LUC! Ruhsuz bastard. Dante'ye öyle bir görev veriyor ki! Ne insan ne de iblis tarafından öldürülemeyen bir iblisi öldürmesini ve ondan çalınan yumurtayı geri getirmesini istiyor. Yetmezmiş gibi birde ona iblis bir familiar veriyor.

Tüm olaylar böyle başlıyor ve devam ediyor. Tahmin edeceğiniz üzere gerisi silah edinme, bağlantılara gitme, iblisi arama, gerçekleri öğrenme,eski sevgili ile kıskançlık dolu anlar, familiar iblisle yakınlaşma, kaçan iblisi bulma, gerçekleri öğrenme ve büyük kapışma.

Bu arada familiarlar genelde şekil değiştiren büyülü yaratıklar. Bir nevi sadık arkadaşlar. Daha çok cadılarla ilişkilendirilir.

Kitabın genel olarak konusu güzel, akıcı ve heyecanlı, ancak o dil, yaratıklar ve anlatım ne abi. Bir defa yazarın biraz ağır ve karmaşık dili var. Bazen "ne diyor bu kadın ya" demekten kendinizi alıkoyamıyorsunuz.

O kadar çok doğaüstü yaratık ve yabancı adlar var ki! Üstelik bilim kurgu sayılabilecek oranda yabancı silah ve kültür karmaşası da mevcut. Yani kolayca okunacak bir kitap değil. İkinci kitapta daha da oturacağına inanıyorum. Üstelik 2. kitapta ölmüş adamı diriltiyor. Hollywood'dan beter! (SHIELD'e gönderme)

Dante bu arada sanırım biseksüel. Doreen adlı çok sevdiği ama ölmüş bir kadınla yaşadıkları hem çok arkadaşça hem de bazı ip uçları bana arkadaştan çok daha fazlası olduklarını söylüyor. Homofobik olamayan Anita!

Klasik nekromansırdan farklı Dante. Abi bildiğin öbür tarafa gidip geliyor. Zombiden çok ruhlarla iş görüyor. Anubis ile can ciger kuzu sarması. Tanrı ile günlük vaziyette göz göze geliyor. Yani biraz farklı ve orijinal denilebilir. Üstelik yüzünde hareket eden gücüne, ruh haline tepki veren ve onu nekromansır olarak damgalayan bir dövmesi mevcut. Katanasıyla çok sıkı fıkı. Böyle kadınlara bayılıyorum. Elimi bir iblise uzatıp "kızım Dante, parçala" diyesim geliyor. Zaten öfkeli de zavallım. Küçükken büyük travmalar yaşamış. Doreen bir iblise kurban gitmiş ve Dante'yi kurtarırken ölmüş. Sağdan soldan vurmuşlar bizim kıza. Öksüz olduğunu da unutmamak gerek...

Yazarın hali biraz, hangi mitolojiden ne bulduysa buraya atıp bulamaç yapıp ye okuyucum ye der gibi.

Aşk üçgenine bayılırım ama standartlarıma uyuyorsa... Şöyle ki, eski erkek arkadaş gelir biraz kıskançlık, yad etmeler falan olur ama kadının tercihi her zaman bizle beraber tanıdığı güçlü adamdır. Yani, gidip hem eski sevgiliye hem de yenisine yavşamamalı. Bu açıdan sevdim kitabı. Eski sevgili yalvarsa da onu geri almayacak gibi. Aldığı an daha da dokumuyorum. Bu ne be, tenis topu musun sen bir ona bir ona. ( Burada da çok iki yüzlüyüm, aynaya bakıp Anita diyor ve kendime tükürüyorum. Neyse istisnalar kaideyi bozmaz.)

Sonuç olarak benden 3,5'dan 4 alan. Güzel ama zor bir Şehir Fantazisi kitabı. Öneririm. İçinde Luc var. Pek onun sevgisini göremesek de yaratılan Satan imajına uyuyor. Bu yüzden benden de önerilir damgasını yiyor. Ancak okurken harbiden zorlanacaksınız.

Bu arada en sonunda Lilith'in bir kitabını okuduğuma memnunum. Sırf adından gelen bir merakım vardı ona. Yakın zamanda ikinci kitabı da okumak istiyorum. Yaşasın Düşmüş Melekler! Yaşasın Asabi kadınlar! Yaşasın bu dünyadan olmayan yaratıklar! Haleluya!

descriptionLilith Saintcrow New Mexico'da doğru, Hava Kuvveti kızı olarak dünyayı gezdi ve on yaşındayken yazmaya aşık oldu. Şu an Vancouver'de bi sürü sokak kedisi ve çocukla yaşıyor.
Yazdığı Tür: Aşk Hikayesi, Fantastik, Bİlim Kurgu
Serileri: Dante Valentine, Jill Kısmet, Watcher, Romances of Arquitaine, Bannon & Clare
Site/GoodreadsFacebook/Twitter

Shit Listemdeki Karakterler.

$
0
0


Bana gene estiler!

Başlık yarı ingilizce yarı Türkçe, ancak bu tabire de yakışacak Türkçe bir kelime gelmedi aklıma. Bu yüzden böyle bir başlık yapıyorum. Shit List, birinin sizin kötü tarafınıza düştüğünü belirtmek için kullanılan bir terim. Örneğin vampirlerin Shit List'inde Buffy vardır. Yani bir nevi düşmanlar. Bunu açıkladıktan sonra, size okuduğum kitaplarda ki en nefret ettiğim karakterleri yazacağımı söylemek istiyorum.
Bunlar öyle anlık hareketlerle olan hisler değil, bildiğiniz onlara kıl oluyorum. Karakterlerden kolay nefret etmeyen biriyim, ama ettim mi de kötü ediyorum. Karakter öldürmüşlüğüm var yaydığım negatif enerjiyle :P

Hadi bakalım listeye, ben saydırırken çok eğlendim. :D

1: Ethan Sullivan.

Shit listemde, çünkü bu adam yüzünden kurgusuna bayıldığım bir seriyi okuyamıyorum. Chicago vampirleri. Bazı Kızlar Isırır. Serinin 3. kitabına geldim ve çok dengesiz bir hareket yaptı bu adam. Kanıma çok dokundu. O gün bu gündür seriyi bıraktım. Sadece blog turumuz için ilk kitabı tekrar okudum. Maalesef de seriye devam etmeyi düşünmüyorum. Optimum kitap yakında 3. kitabı çıkarıyor. Siz de nefret edin o adamdan!


2: Richard Zeeman.


Anita'nın belalısı, aşkı. Bu adamı seven insanlara şaşıyorum. Çok dengesiz, ağlak ve kurtadam alfası olamayacak bir adam. Anita bunun peşinden sürekli koşuyor. Sinirlerimi zıplatan kas yığınından başka bir şey değil. Allahtan adamı Laurell her kitaba koymuyor! Gereksiz güç gösterilerini seven bir çocuktan farksız, hiç bir şekilde ona katlanamıyorum.



3: Bill Compton


Sookie Stackhouse'un sevgili ilk aşkı. Bu adam Sookie'ye ona kazık atmadan da bu listedeydi. Bir defa karizması, kişiliği yok. O büyük olay ortaya çıkınca da iyice gözümden düştü. Zaten Charlaine'de o sondan sonra gözümden düştü. Nasıl finaldir kardeşim o!





4: Rose Hathaway


Vampir Akademisinin "dişli" kızı. Bu kızın acımasız, ruhsuz ve dengesiz olduğunu düşünen bir tek ben olamam. Serinin sonu bile ayrı bir acımasızlıktı. Rose hedefleri dışında kimseyi düşünmeyen bencil birisi. Ona bir türlü ısınamadım, üstelik diğerlerinin hayatlarını da mahvetmekten çekinmiyor.


5:Claire Danvers


Morganville vampirleri'nin ağlak anlatıcısı, dahi olmasına rağmen bazen çok aşırı derece aptal davranabilen kişi. Bu kızdan nefret etme nedenim biraz da kurgudan kaynaklı. Yaratılan dünyayı sevmedim, sevmediğim gibi bu kızın ona buna ağlamasına sürekli yardım beklemesine "neler olacak, aman" tavrına ısınamadım.

6:Vee Sky


Fısıltı serisinin karakterlerinden biri kendisi. Nora'nın en iyi arkadaşı. Ancak bir arkadaş bu kadar mı şapşal olur. Konuşması, davranış şekilleri her zaman beni sinir etmiştir. Zaten seriyi de bıraktım. (Tepkiliyim, yazar üçleme dedi, neden 4 kitap var!) Kendisi de bu nefret dolu listede yıllar önce yerini garantiledi.

7:Kamran.


Türk beklemiyordunuz değil mi? Çalıkuşu benim en sevdiğim romanlardan biridir. Ve bu en sevdiğim romanın içinde birde shit listeme girmiş karakter vardır. Bizim bir içim su Feride'mizi aldatan Kamran. Ana kuzusu, pislik herif. Elime verseler bir kaşık suda boğabilirim...

8:Clio Ford


Türkiye'de çıkmayan bir roman. Bu kıza gıcık olma nedenim ise tamamen ütopik bir dünya da yaşaması ve gereksiz paranoyaları olması. Bu kadar boş düşünen bir insan daha tanımadım. Genç bir karakter, hatasını bir yere kadar yaşına verebiliriz sanırım.
Kitap: Girl At Sea

9: Zoey


Geceevinin o şahane karakterini unuttum mı sandınız? Olmadı ama. Onun kadar ayran gönüllü biri yok, gerçekten. Kolay yönetilebilir birisi. Her kitapta başka bir sevgili ediniyor, kitap bitmeden başka birine atlıyor, güçleri 'sınırsız'. Arkadaşları ile çoğu zaman saatlerce gereksiz gereksiz konuşma yetisine sahip ve elbette iyilik ile kötülük arasında sadece o var!


Shit listem şu an için bu kadar. Elbette zaman için de artacak yenileri eklenecek.

Sizlerin Shit Listeniz de kimler var? 



Şarkı: Pink ft. Nate Ruess - Just Give Me A Reason

$
0
0
Arada sırada burada sevdiğim şarkıları paylaşıyorum. Pink'in yeni keşfettiğim bu şarkısı da burada yer alıyor.

Bu tür düetlere bayılıyorum.
Nate ve Pink'in sesinin uyumu, sözler, müzik benim için mükemmel. Aşağıda sözlerini paylaşacağım, bakmadan geçmeyin lütfen.

Bu arada Nate'in bu şarkıda sesini beğendim ama yotube'da bulduğum diğer şarkılarından pek memnun kaldığımı söyleyemeyeceğim.

Gözlerinizi kapatın ve defalarca dinleyin...

Bu şarkı aynı Pink'in çalkantılı hayatını anlatıyor, eşiyle olan sorunlarını... Nate ile beraber yazması ne kadar şarkıyı değiştirdi [Kötü yönde olmadığı bariz] bilinmez. ancak bu şarkıyı dinledikçe Pink'in aşk hayatını görüyorum. Komik biraz kabul ediyorum.

Canlı da dinleyin...

Ta başından beri bir hırsızdın
Kalbimi çaldın ve
Ben senin kurbanın olmayı istedim
Vücudumun kısımlarını görmene izin verdim
O kadar da güzel olmayanları
Ve her bir dokunuşla
Sen onları onardın
Şimdi uykunda konuşuyorsun
Bana daha önce söylemediğin şeyler söylüyorsun
Bana bıktığını söylüyorsun
Aşktan, aşkımızdan...
Bana bir sebep göster
Bir parçacık da yeter
Bir dakika, biz kırılmadık
Sadece kıvrıldık, sevmeyi yeniden öğrenebiliriz
Yıldızlarda
Kalplerimizdeki yaralarda yazılı
Biz kırılmadık
Sadece kıvrıldık, sevmeyi yeniden öğrenebiliriz
Kusura bakma, anlamıyorum
Bütün bunların nereden çıktığını
İyi olduğumuzu düşünmüştüm
(Her şeye sahiptik)
Yine başına buyruk davranıyorsun
Canım, hala her şeye sahibiz
Ve hepsi senin kafanda
(Öyle, ama bu gereçten oluyor)
Çok kötü rüyalar görüyordun
Çok yakınımdayken yalan söylerdin
Boş çarşaflardan başka bir şey yok
Aşkımızla aramızda, aşkımızla
Aşkımız, aşkımız
Bana bir sebep göster
Bir parçacık da yeter
Bir dakika, biz kırılmadık
Sadece kıvrıldık, sevmeyi yeniden öğrenebiliriz
Yıldızlarda
Kalplerimizdeki yaralarda yazılı
Biz kırılmadık
Sadece kıvrıldık, sevmeyi yeniden öğrenebiliriz
Geçitleri ve pası ayır
Bizim için düzelteceğim
Toz biriktiriyoruz
Ama aşkımız yeter
İçinde tutuyorsun
İçkileri etrafa döküyorsun
Hayır, hiç bir şey göründüğü kadar kötü değil
Gelip temizleyeceğiz
Bana bir sebep göster
Bir parçacık da yeter
Bir dakika, biz kırılmadık
Sadece kıvrıldık, sevmeyi yeniden öğrenebiliriz
Yıldızlarda
Kalplerimizdeki yaralarda yazılı
Biz kırılmadık
Sadece kıvrıldık, sevmeyi yeniden öğrenebiliriz
Bana bir sebep göster
Bir parçacık da yeter
Bir dakika, biz kırılmadık
Sadece kıvrıldık, sevmeyi yeniden öğrenebiliriz
Yıldızlarda
Kalplerimizdeki yaralarda yazılı
Biz kırılmadık
Sadece kıvrıldık, sevmeyi yeniden öğrenebiliriz
Sevmeyi yeniden öğrenebiliriz
Sevmeyi yeniden öğrenebiliriz
Biz kırılmadık
Sadece kıvrıldık, sevmeyi yeniden öğrenebiliriz


Lissa Price ile Söyleşi ve İmza Günü

$
0
0

Lissa Prize İstanbulday'dı!
Avrupa turunun son durağı olarak Lissa İstanbula'da uğradı ve okuyucularını çok mutlu etti. :D

Başlayanların sevimli yazarı ile yüz yüze tanışma ve özel olarak konuşma şansı olan 5 bloggerdan biriydim. [Diğerleri Romancekolik, Zimlicious, Ön Okumalar ve Kördüğüm Hayaller.] Yaklaşık bir buçuk saat boyunca Lissa sorularımıza yanıt verdi. Serisinin ikinci kitabı olan Enders hakkında ve daha birçok şey hakkında konuşma imkanı bulduk. Film hakkında da bir kaç şey konuştuk.


Diğer arkadaşlarımında bana katılacağından eminim, kendisi çok tatlı sevecen bir kadın. Bizleri unutmamış ve Amerika'dan ufak bir hediye bile getirmişti. Espirileri ve düşünceli tavrı gerçekten hoştu. Okuyucuları ile gerçekten ilgili bir kadın.

Hepimizin soruları vardı, bizimle kendi anılarını paylaştı. Çılgın hayranlardan tutun, yurtdışı kapaklarına ve hatta bizimde kullandığımız Başlayanlar kapağının yapım aşamasına kadar. Bu konuşmaların bir kısmı şu an adlarını hatırlamasam da çeşitli dergilerde yayınlanacak.

Bizimle konuştuktan ve tanıştıktan sonra yazar imza gününe gitti. Orada her kişi ile ilgilenerek sorularını cevapladı. (Zimlicious'u özel çevirmeni ilan etti. :D) En sonunda ise toplu ve tek resimler çekilerek yazardan ayrıldık. Çok eğlendik.

Tabii biz ondan imzaları alıp fotografları çektirdikten sonra yemek ve sohbet için de vakit ayırdık. Çok güzel bir gün olarak aklıma yer etti. :D On Okumalar'ın Buket'i ile tanışma fırsatı da elde ettim. :D

Yazar yaklaşık bir kaç saat önce Topkapı sarayına gittiğini durum güncellemesine yazdı. Oradan da Kapalı Çarşıya gidecek. Bugün ki 5 saatlik boş vaktini böyle değerlendirmeyi planlıyor. Yüzümde gülücüklerle hatırlıyorum. Gezeceği yerler hakkında çok heyecanlıydı.

DEX'e böyle bir etkinlik için teşekkür etmeyi borç biliyorum. Editörleriyle her şeyiyle çok sıcak ve ilgiliydiler. :D



Iron Man 3 || Shane Black

$
0
0


Uzun bir bekleyişin ardından Demir Adam 3'ü izledim. Bayağı bekledik bu film için. Aslında serinin koyu taraftarı değilim. Sırf Jarvis için izliyorum. Bir bilgisayar nasıl bu kadar seksi olabilir?

Gene Imax'lendik bu arada. Sinema keyfini kat kat attırdı. 3d. Filmin başında en çok hoşuma giden şey uçuşan şeyleri elimle tutmaya çalışmak. Çok garip ya. :D

Bence gidilmesi için bir kaç neden var onları 10 madde ile saymak istiyorum.

  • Pepper'in kopuşunu görmek için,
  • Stark'ın resmen aşk-ı ilan edişini görmek için,
  • Uçuşan şeyleri yakalama çabası için,
  • Jarvis'in konuşmalarını dinlemek için,
  • Ev partisi prosedürü için,
  • Stark'ın evinin yıkılma sahnesi için, [Gerçekten etkileyiciydi]
    -I got you.
    -I got you first.
  • Patlama sahneleri için,  
  • Sıcak sahneler için [Filmi izleyince anlarsınız, özellikle Pepper]
  • Stark'ın sürekli dayak yemesi görmek için,
  • Yılbaşı hediyesi olan kocaman pelüş hayvan için.
Filmin başında uzaylı saldırısının etkilerini atamayan bir Stark görüyoruz. Tüm gün robot kıyafetleri üzerinde çalışıyor. Birde en son icadı olan uzaktan kumanda edilebilen prototip bir modelle uğraşıyor.

Mandarin adı verilen psikopat bir adamın dünya da çeşitli yerleri havaya uçurması ile macera başlıyor ve Happy'nin bu patlamalardan birinde feci yaralanmasıyla intikamın ilk adımları atılıyor.

Aslında her şey 1999'da bir yılbaşı partisinde Stark'in Stark oluşuyla başlamış. Göz ardı edilen bir bilim adamı ve, tahmine edersiniz, bir dizi bilimsel deney.

 Imax'in bir kez daha hayranı oldum. Fragmanlardan izlenecek yeni filmleri listeye ekledim.

Sonuç olarak güzel ve eğlenceli bir filmdi. Diğer ikisiyle karşılaştırma yapamayacağım maalesef, zira izleyeli çok oldu. Tek sözüm Pepper iyileşmemeliydi. Onun o hallerine bayıldım. :D


Film Özeti
Tony Stark, Milyarder bir iş adamı, kahraman ve bir mucittir.  Bu sefer daha güçlü bir düşmanla karşı karşıya kalıyor.  Stark  zorlu bir mücadeleye giriyor. Fakat en yakınlarını korumak için sadece zeka ve cesarete değil, içgüdülerine de ihtiyacı var. Bu savaşta Stark'ın kafasındaki soru filmin en can alıcı yanı: "Adam mıdır kıyafeti kıyafet yapan yoksa kıyafet midir adamı adam yapan?"


Viewing all 394 articles
Browse latest View live