Quantcast
Channel: Kitab-ı Sevda
Viewing all 394 articles
Browse latest View live

Sizin Favori Kadın Kahramanlarınız Kimler?

$
0
0



Eğer en azından bir iki gönderimi okuduysanız Çetin Ceviz kadın karakterleri nasıl sevdiğimi bilirsiniz. Herkes onları okusun isterim, bu konuda da yüzsüzüm. Eğer kitap önerisi istediyseniz illa ki en azından içlerinden birinde (Eğer hepsinde değilse) paranormal bir kadın tüm kötülerle mücadele ediyordur. -Sinsi sinsi sırıtıyorum öneri sonrasında.

Bu hevesim yüzünden ufak bir etkinlik düzenlemek istedim. En sevdiğiniz kadın karakterleri istiyorum sizden. Resimlerle katılabilir ya da sadece kitabın adını bırakabilirsiniz. Resim olursa süper olur, kapaklardan kolaj da olur hani.
Bana uyup illa çetin ceviz koymak zorunluluğu yok tabii.

İlk de etkinlik tarzı gönderim; katılım olmazsa diye içim içimi yiyor. :D 

Anita var gene olmaz mı? :D Bu da benim resmim. :P 


Daha bir sürü sevdiğim kadın var ama elimde kitapları yok. Olunca artık onları da atarım.

Kağıdım Kızım   çok yalvardı, ağladı. Dedi koy benim resimimi de postuna. Ben de kıramadım ne yapayım. Buyrun. :P




Göçebe geliyor, maziye bir bakış atalım

$
0
0

Şöyle azıcık geyik yapmak istedim. Meyer hakkında, bu distopi hakkında...

Her hâlde Alacakaranlığın ünlü yazarını tanımayan kalmamıştır. Onu okuyan bu kitabı da ihmal etmemiştir. Yeni Alacakaranlık olacağını düşünmüyorum, ama fan kitlesi olacaktır elbette.

Yarın bizim ÜKG kızlarından bazıları ve bizim film, tüyap ve Kadıköy kızımız Melis'le Göçebe'ye gidiyoruz. Bu yüzden azıcık yıllar öncesine (evet flashback yaşıyorum) gitmek; kitaptan, ona karşı duygularımdan bahsetmek istedim.

Alacakaranlık ile tanıdığım Meyer'in yeni bir kitabı olduğunu görünce almıştım. O zamanlar sevmiş, 3 defa okumuştum. Hâlâ da severim aslında. Yazarın arada sırada seriye ikinci kitabı yazacağı dedikoduları çıkıyor. Hatta en sonunda doğrulamış bile yazar.Burada. Gözümde çok anti olarak kaldı.




Melanie'nin Jared ile olan aşkı ben her adımında sinir etmişti. Orada Ian dururken... O mağarada kutularla olan sahnelerinde, ona karşı tavırlarında... Ian'da da eksik bir şey vardı hep.

Göçebeye asla kickass diyemem, o daima dövülen taraf oluyordu. Banyo sahnesini hatırlarsınız, karakterler açısından bir dönüm noktasıydı. Jamie'nin hastalığıyla beraber. Arayışı boş ve desteksizdi sanki. Asla o insanları bulacağına inanmamıştım. O uzaylıların yarattığı dünyanın o kadar kötü olduğuna...

Bir bebeğe konulan umut ışığı vardı. O sahneyi severim. Bence iki ırk bir şekilde uyum içinde yaşayacaklar. Tam bir ütopya olacak, pembe mutluluk balonları çıkacak her yerden. Çok mutlu bitti be kitap.

Okumayanlar "ne diyor be bu" diyordur eminim :P



*ilk okuduğum distopiydi, bunun şimdi farkına varıyorum. 2009 da çıkmış. Bende o yıl okumuşum. Şuan vay be diyorum.

*Beni daha çok kurgu ilgilendiriyordu bu kitapta. Aşkları meeh tarzındaydı. Bu ara da Meyer'in bu kitabı yazdığından hâlâ emin değilim. :D

*Yazar umudu ve güzel sonu yerleştirmiş, azıcık da merak içinde bırakacak bir karakterle tanıştırmıştı.Kitabın bittiğini düşünüyorum.

*Göçebe'nin kendisine karşı hissettiği eziklik 'bana et verme hakketmiyorum' tarzı hareketleri beni her daim sinir etmişti. Haksızda değil ama...

Kısacası severim ama...



Sizler gelen film hakkında neler düşünüyorsunuz? Serinin devam haberinin filmin üzerine gelmesi hakkında?

Yeni Cicilerim Var!

$
0
0
Önceki gönderimde de bahsettiğim gibi Dün Göçebe'yi izlemeye gittik. Film hakkındaki düşüncelerim daha sonra gelecek. Hazır Mecidiyeköy'e gitmişken birde Cevahir'e uğradık ve ben orada çok sevdiğim 3 kitap buldum ve kaptım. +Hanife Dublin'i görünce benden kapma çabalarına girdi gibi ama  tecrübeli olduğum için ellerine vermedim kitabı. Gerçi UK kapağı olduğu için +Berke ile biraz burun kıvırsalar da ben o kadar takmadım. Sayfaları çok hoş bu arada. O beni daha çok mutlu etti.



Death's Mistress okuduğum sevdiğim bir serinin, Dorina Basarab, 2. kitabı.  Dead And Gone ise Güneyli Vampir serisinin 9. kitabı ve ciltli. Hayvan gibi. Çok mutluyum. Dün D&R beni çok mutlu etti anlayacağınız.


Yeni kitaplarda bahsederken öncesinde elime geçen bir kaç kitaptan daha bahsetmek istiyorum. Daha önce facebook sayfamda duyurmuştum ama burada da duyurmak istiyorum. Artık benimde ciltli John'um var. :D Vi ve hu! Ayrıcaaa Pegasus geçenlerde duyurdu, Türkiye'de de çıkıyor. Sevinebilirsiniz.



Büyü Ustası ve Soldan İkinci Mezarda artık kütüphanemde. 

Mutluyum. 

Kitap Yorumu: Twice Tempted || Jeaniene Frost

$
0
0




Twice Tempted
Jeaniene Frost

Goodreads puanı: 4.38
Seri:Night Prince/ Gecenin Prensi 2/3
Türkçe: X
Sayfa:360
Çıkış: 26 Mart 2013


Kedicik/Gece Avcısı serisinin yazarı olarak tanıdığımız Jeaniene yan seri olarak başlattığı seriye bir yan seri daha yaptı ve Vlad'ın aşk hayatını bize Gecenin Prensi olarak sundu. Bende çıkar çıkmaz serinin ikinci kitabını okudum. Şuan da o hislerle, taze taze kitabın yorumu yazıyorum.

İlk kitap yorumum için buraya.

Çok büyük spoiler vermemek için burada ıkınıyor olacağım, ama kaçarsa da affınıza sığınıyorum. İlk kitaba dair kesinlikle spoiler olacak bunu garanti ediyorum.

Öncelikle kitabın başından bahsedeyim. Leila ve Vlad aynı evde yaşıyorlar ama hâlâ problemleri var. Leila ona seni seviyorum demiştir ama Vlad hiç oralı olmaz. İşte bununla başlayan sorun büyür ve büyür, taa ki ufak bir yanlış anlaşılmaya kadar. Leila toparlar eşyalarını ve onu terk eder. Canı acır, üzülür. Vlad muşmula gibi ortada kalır.

Leila eski sirk hayatına geri döner,  ama bela onun peşini bırakmaz. Çok güçlü bir bomba patlar ve Leila'yı ölümün eşiğine getirir. Hatta en sevdiği cüce olan, ona babalık eden kişiyi de öldürür. Bundan sonra Leila Maximus ile suçlulunun peşine düşer. Max hâlâ ona karşı hisler beslemektedir. bu yüzden aklına bir kaç düşünce sokar. Ve Vlas ile problem yaşamasına neden olur.

Ve ikisinin kaçırılmasıyla her şey tepe taklak olur. Üstelik Leila'nın vampir kanına olan ihtiyacı ve ölüm tehlikesi çok ileri seviyelere ulaşmıştır.

Tamam, sıra benim düşüncelerimde.

Yorum


Her şey çok hızlı gelişti. Elbette Vlad'ın o beklenen iki kelimeyi söyleyeceğini biliyorduk, bu spoiler sayılmaz ama çok erken söylediğine inanıyorum. En azından bu kitap için. Ondan sonra gelişen olaylarda bir hayli çabuk, tabir yerindeyse yalap şalaptı. Frost'un diğer kitaplarını okuyan biri olarak kurgunun beni tatmin etmediğini üzüntüyle söylüyorum. Her zamanki gibi tatmin edici anları olsa da, içimi dağlasa da bu seri artık bitmeli diyorum; temelli.

Leila'nın hâllerine az çok hak versem de Vlad'ın çabuk, karakterine aykırı olarak dönmesi beni sinir etti. Ne çabuk duvarları yıkıldı.

Paranormal açıdan da beni tatmin etmedi. Beklediğim yaratıcılık yoktu.

Her şey o kadar çabuk hizaya sokuldu ki iğrendiğim sahneler oldu. O tutkuyu hissedemedim.

Bence yazar 3 kitap yerine bir kitapta bu olayı toparlamalıydı.

Hani kitapta kötü karakter olur, bunları öldürmeye kalkar. bu seferki o kadar basit ve yersizdi ki size anlatamam.

Üstelik yeni bir türde baş gösterdi seride cadılar.

Hiç mi sevmedim peki?
Tabii ki sevdim. Vlad'ı sevmemek zaten ne mümkün. Leila da az buçuk fena değil ama kurgu, olayların gidişi sanki yazayım bitsin der gibi...
Vlad'ın aşkı ilanları, sahiplenici hareketleri hoştu ama Bones'ı andırdı. Zaten her daim Cat çok benzer diye lütuflarda bulunmuştu ama bu kitapta yuh dedirtti.

Mencheres ve Cat'i çok azda olsa görüyoruz, ama ben daha çok isterdim açıkçası. O tartışmaları özledim.

Sonuç olarak hayatta ikinci kez okumayı düşünmediğim, ama meraktan son kitaba bakacağım beri seri olarak aklımda kalacak.

description

Frost'u yeni bir dünya da görmek dileğiyle.

Not: Kapağı ilk gördüğüm andan beri adam bana Keunu Reevers'i hatırlatıyor.:D

description


Yazar Tanıtımı: Jeaniene Frost

Kitap Tanıtımı: Pleasure Unbound || Larissa Ione

$
0
0



Larissa Ione'un Türkiye de çıkmış bir serisi var; Mahşerin Dört Atlısı. Ares, Limos. O seri aslında Pleasure Unbound'un dahil olduğu Demonica'nın devam serisi. Ne yazık ki Demonica Türkiye de henüz çıkmadı, belki de hiç çıkmayacak.  5 kitaptan ve bir kaç novella'dan oluşuyor.

Tür: Urban Fantasy, Romance, Adult.

Tanıtım:


Tayla Mancuso tensel zevkler için açlık çeken bir şeytan avcısıdır. Kılık değiştirmiş şeytanların çalıştırdığı bir hastanede, bedenini tarif edilemez arzularla yakan Başhekim Eidolon'la tanışır. Ama iş arkadaşlarına sadık olduğunu kanıtlamak için hayatını kurtaran cerraha ihanet etmek zorunda kalır.

Eidolon kendisini öfke ve tutkuyla dolduran, vahşi ve tehlikeli kadına karşı koyamaz.O sadece düşmanı değil, ayrıca türünü de avlayan avcı olabilir. Gerçeğe olan açlığı ve onu sonsuza dek tutsak edecek korkunç dönüşümden önce bir eş bulma ihtiyacıyla cebelleşen Eidolon imkânsızı yapar; Tayla'nın bedenine ve ruhuna hakim olmasına izin verir..


Diğer kitaplar:

descriptiondescriptiondescriptiondescription

9. ÜKG Blog Turu || Tatlı Bela - Jamie McGuire || Ön Okuma + Tatlı Bela Öncesi, Sonrası ve O An

$
0
0

description

9. ÜKG turuyla buradayız, tutkuyla okuduğumuz heyecanlandığımız Goodreads'ı duygularımızın yansıması giflerle taşırdığımız bir blog tur oldu. Her birimiz sevdik mi bilmiyorum, ama bizde karmaşık duygular uyandıran bir kitap. Daha arkadaşlarımın gönderileri yayına konulmadı. Ben bu yazıyı 31 Mart akşamı, kitabı bitirdikten ve yazıyı zihnimde gördükten sonra yazıyorum. Tatlı Bela, adı gibi benimde başımın Tatlı Belası oldu.

Kitabın Turu yapılmadan yayına soktuğumuz, kitabı, kapağı ve yazarı tanıttığımız gönderimiz için siziburaya alalım.

Devam etmeden önce Ön Okuma'yı bende okuyacaksınız. Ama sonra geri gelin, daha yorumum var :D





Çok zıt duygularla okudum Kuduz it ve Abby'nin hikayesini. Güldüm, sinirlendim, saç baş yoldum bir kaç karakterin kafasını duvarlara sürtüp kıvılcım çıkartmak istedim. Hatta yüzlerine tükürüp sen erkek misin/insan mısın be diye bitch slaplamak istedim onları.

description


Ben bu yazımda değişik bir şey yapmak ve Tatlı Bela'yı okumadan, okurken ve okuduktan sonra hislerimizi yorumla karışık olarak vermek istedim. Dediğim gibi bende çok garip duygular uyandıran bir kitap oldu. Bir an rezil olduğunu düşünürken diğer saniye gözlerimde kalplerle onların hikayesini okuyordum.

ÖNCE


Bu kitabı blog tur için seçmeden önce bir çok yerde gördüm. Sonuçta goodreads'ı can damarım olarak tanımlıyorum ve Tatlı Bela yaklaşık 100.000'den fazla okundu olarak işaretlenmiş. Yani kaçırmak imkânsız. İşin içinde aşk olduğu kesin ama ya ben size bu kitabı paranormal ve YA sandığımı ve böyle başladığımı söylesem. Hayır, hayır yüzüme tükürmeyin!
Okuyorum okuyorum bir türlü doğaüstü olaylar olmuyor.

Ama ilk şoku çabuk atlattım.

O An


Okurken çıldırdım desem? kitabın başı biraz hızlı gelişti bunu söylemek istiyorum önce. Her şey sanki asıl olaya gelmek için formalite olarak ardı ardına dizilmişti. Asıl konuya yani Kuduz it Travis ve Abby'nin tanışıp yakınlaşmasına, aşık olmasına gelince iki karakteri de parçalamak istedim.

description

Hala o dayak yiyen Abby mi Travis mi bilmiyorum.

Kitabın ortalarına doğru Abby ve Travis iyice garip olan ilişkilerinde yeni bir seviyeye ulaşıyorlar. Benim tepkim ise;


description

Karakterlerin görünüşünün pek tarif edilmediğini düşünüyorum. Kitabı okurken Abby'nin tam olarak nasıl saçı var ya da gözleri hangi renkti pek hatırlayamadım. Tabii Travis biraz daha fazla tanımlansa da diğer karakterler gibi oda eksikti.

Kitabı okurken o kadar çok sinir oldum ki, o kadar çok Travis'in korumacı doğasına hayran kaldım ki... Abby'nin geçmişinin mükemmel olmaması, şu an ki halinin aksine geçmişinde o kadar sorunun yatması kitabı sevme nedenlerimdendi.

Temposu sürekli değişen bir kitap.
Kimin eli kimin cebinde azıcık kaybettiğiniz de bir kitap.
Bazen karakterlerin cinsel kimliklerinden bile emin olamıyorsunuz. Bu gerçekten dedikoduya açık bir konu. :D

Peki ya dövmeler? Kötü çocuğun vaz geçilmezleridir onlar. Motorsiklet? Beni de kap götür beni de sev Travis demek geliyor bazen insanın içinden. Aynı zamanda o kadar da kötü birisi ki. Tam bir playboy, onu sevmek Abby için aslında biraz kalp kırıklığına davet vermek gibiydi... Sanki Abby'i de sevmek kolaymış gibi...

SONRASI

description

Bitirdiğim de yüzümle bir gülümseme vardı. İçimde çok şiddetli duygular uyandırdı. Bu her kitapta olmuyor. Bu yüzden Tatlı Bela'yi önerilebilecek kitaplar listeme ekledim. Şuan yorumu yazarken bile gülüyorum.

Size de bu kısa video ile veda ediyorum. Hoşçakalın! Kitap ve yazı hakkındaki görüşlerinizi merakla bekliyorum!





AMAN ÇEKİLİŞİ UNUTMAYIN!


  • Çekiliş bir hafta sürecek, 11 Nisan Perşembe günü sona erecek ve sonuçlar da aynı gün içinde açıklanacaktır.
  • Kazananlar 2 gün içerisinde bizlerle iletişime geçmezse hak bir sonraki kişiye geçecektir.
  • Aşağıdaki Rafflecopter aracılığı ile çekilişe katılıyorsunuz.
  • Rafflecopter'daki verilen tüm seçenekleri yerine getirmeniz şart değildir. Sadece kazanma şansınızı arttırırlar.
  • E-mailinizi kontrol edin, çekiliş sonunda size oradan ulaşacağız. İyi şanslar!







a Rafflecopter giveaway

Kitap Yorumu: Scarlet || Marissa Meyer

$
0
0




İkinci kitabın tanıtımı için sizi buraya alalım.

Cinder'ı sevdim ama buna ba-yıl-dım. Aman allahım, hem bitsin hem bitmesin, hay kafasını duvara sürtüp kıvılcım çıkarttığım, hem ayy diye ayılıp bayıldığım... Gider bu böyle. :D

İlk kitapta Cinder'ın aslında yarı robot olduğunu, hatta üstüne üstük Lunar Prensesi olduğu, öldürülmeye çalıştığını ve en sonda hapishanede Lunar imparatoriçesine verilmek üzere koyun gibi bekletildiğini okumuştuk. - Bir kitap tek paragrafta böyle özetlenir, kafaya pat pat bana. Birde kitabın Kül kedisi Sindirella'ya fütüristik biçimde uyarlandığını da ekleyeyim tam olsun. Hatırladınız mı?

Eh, şimdi serinin ikinci kitabına geçelim. Koca harflerle SPOILER diyorum. Geri çekmeyeceğim kendimi anasını satıyım, çok heyecanlandım. Kitap çok hoşuma gitti.

Bu sefer Meyer bizi favori peri masalım olan (Yeni keşfettim, belki ilerde Grimm'i okuduktan sonra değişir.) Kırmızı Başlıklı Kızı konu alıyor. Ben gene Cinder'ın bir çeşit kırmızı uyarlamasını okuyacağımızı sanmıştım, ama yanıldım, hem de çok yanıldım ifenim! Bu kitapta yeni birrrr sürü karakter katılıyor aramıza.

Her başlığınının adı geçtiğinde "oh başlığına kurban olayım" lafı aklımdan geçmedi, ama bence gayet geçebilirdi.

Kendimizi çiftçilik yaparak hayatını kazanan Scarlet adında bir kızın yanında buluyoruz. Büyük annesi kaçırılmış ve iki haftadır yok. Polis kendi gitti diyor, ama o bunu yapmayacağında emin.

Scarlet bir hana domates bırakırken, arkadaki ekranda Cinder'ın baloda yaşadığı olayları görüyoruz. Millet yerli yersiz yorum yapıyor, sonra birde Scarlet'ın babaannesine deli diyorlar, eh onun şalterler kopuyor. Kavga çıkıyor. Bizim seksi sokak dövüşçüsü Wolf,(Türkçesi Kurt) geliyor ve Scarlet'ı (Türkçesi Kızıl) kurtarıyor. Amanın!

description

Eh sonrasında olaylar gelişiyor Scarlet Wolf'un dövüşüne gidiyor, oralar işin ayrıntısı. Garip olan Wolf'un kolundaki dövme, Scarlet'ın babasını kaçırıp işkence edenlerin kolundakilerle aynı. Hiii, oda onlardan! Ama bu pislik Wolf kandırıyor bizim kickass Scarlet'ı! Ben onlardan değilim diyor. Birde Büyük annesini kaçıranların Paris'te olduğunu söylüyor. Bunlar apar topar gidiyorlar!

Bu arada Cinder hapisten uzay gemisi çalmış bir suçluyla kaçıyor. Adı Thorne, biraz salak (bayağı salak) ama yakışıklı biri, öyle diyorlar. Görmedim bilemem. Tüm ülke peşlerinde. Detayları atlarsak geçmişini öğrenmek için Scarlet'ı ve büyük annesini bulmayı umuyor. Buluyorda, ama evi ve Cinder'in 8 yıl boyunca kaldığı yaşam destek ünitesini... Ne kadar çok yandığını!

Tekrar Scarlet, bunlar Pariste. Wolf piçlik yapıyor ve kızı kurttan dönme genetiği ile oynanmış Lunarlılara teslim ediyor. Kız bildiğin aşık herife, herif te buna.

 Ay ruh halim böyleydi: Sen nasıl ihanet edersin kıza! Peki kız, sen nasıl düşersin bu oyuna!

description

Bu Lunarlılar dünyaya saldıracak. Salak Kai hâlâ boş boş geziniyor. Yok bunun kadar pasif bir Prens. Ne hikmetse bu kitaptaki hiç bir prens ve prenses kickass değil. Hayır, zeki olsalar gam yemem. Yok anacım! Bu kitabı diğerinden çok sevme nedenimde bu. Wolf ve Scarlet gerçekten güzel bir takım. Scarlet'ın tabancası var, Wolf'un keskin dişleri, alfa statüsü. OH! yimede yanında yat!

Lunarlılar Cinder'ı veremedin bize veremedin diye ağlıyor ve bu genetiğiyle oynanmış mahlukatları dünyaya salıyorlar. Scarlet'ın büyük anne ölüyor. Cinder bunları buluyor. Kai dünyayı saldırıdan kurtarmak için ırıspı imparatoriçe ile evleneceğini açıklıyor. Scarlet ve Wolf'un arası düzeliyor. Cinder Kai'nin imdadına koşmak için planlar yapıyor kitapta bitiyor.


SPOILER BİTTİ

Yorum

Bu noktadan sonra spoilersız ve özetsiz yazıcağım. Öncelikle yaratılan karakterlere bayıldım. Eklenen yeni Lunarlı türü beni mest etti. Diğer kitapta sıkıldığımı saklamayacağım, ama Scarlet uzun olmasına rağmen çok aksiyonlu, heyecanlıydı ve monotonluktan kesinlikle uzaktı.

Kırmızı Başlıklı kızın gene Cinder olacağını neden düşündüm bilmiyorum ama öyle olmadı. Ay nasıl sevdim bu kitabı. Biri bana ciltli kopyasını hediye etmek isterse, bir de imzalı, kesinlikle hayır demem :D

Kai'nin hâlleri bende kendimi balkona çıkıp atma isteği uyandırıyor. Bu kadar yetersiz, bağımlı bir kişi olamaz. Hangi alimler bunu böyle yetiştirmişse yüzüne tükürmek lazım...

Cinder ise daha bir çabalayan versiyonu onun. Kitaptaki karakterler o yönden çok güzel eşleştirilmiş.

Sonuç olarak kurgusunu beğendiğim, karakterlerine taptığım ama bilinmeyen bir nedenden 4 puan verdiğim bir kitap oldu Scarlet. Daha ilk kitap çıkmadan, Türkiye de ikinci çıksa da bir de öyle okusak dileğinde bulunuyorum.

ÇOK GÜZELDİ BE!

Bu arada goodreads'ta 3 ve 4. kitap görünüyor. Sırasıyla Cress ve Winter adlarıyla çıkıyor ve Cress Rapunzel'i konu alırken Winter Pamuk Prenses'i konu alıyor. 2015 diyor.

Ahh ahh! Ömrüm çürüdü bu kitapları beklerken. Sheldon bir zaman bakinesi artık, lütfen! 

Aylardır Bitiremediğim Kitaplar

$
0
0
Bu aralar hem çok yoğunum hem de pek okuma isteğim yok. ÜKG kitaplarına bile zor yetişiyorum.



Nerde eski ben, nerde şimdi ki ben. Benden demesi, siz büyüdükçe zamanınız azalıyor; istediğiniz kadar okuyamıyorsunuz. Vaktiniz varken okuyun. Sonra okurumlar bir gün okuruma, bir gün okurumlarda goodbye my almost forever'ıma dönüşüyor.

Son bir kaç aydır başladığım ama bitiremediğim kitaplar;



Son bir kaç aydır neredeyse her allahın günü aklıma gelen, okumak istediğim elimin gitmedi lanet kitaplar. Çoğu ikinci okuyuşlar için, bu yüzden lanetler. Ve benimler.



Bazen bu kitapları elime alır bakar ve kucaklarım, neden bilinmez ama evimde, elimin altında olmaları tarif edilemez bir zevk veriyor bana. Böyle de deliyim işte.

Sizin de var mı Almost forever dediğiniz, başlayıp bitiremediğiniz kitaplar?

Kitap Tanıtımı: The Program || Suzanne Young

$
0
0





Sloane'nin dünyasında gerçek hisler yasak, gençlerin intihar etmesi bir salgın ve tek çözüm Program.

Sloane insanların önünde ağlamaması gerektiğini çok iyi biliyor. İntihar ülke çapında yaygın bir salgınken, bir kriz onu Program'a -salgına karşı kanıtlanmış tek çözüm- sokabilir. Sloane'nin anne ve babası zaten bir çocuk kaybetti; Hayatta kalması için her şeyi yapacaklarını biliyor. Ama Sloane ayrıca Programa katılan herkesin boş bir hâlde geri döndüğünü de biliyor. Depresyonları gidiyor, anılarıyla beraber.

Okulda ve evde sürekli gözetim altında tutulan Sloane cesur bir tavır takınıyor ve hislerini bastırabildiği kadar bastırıyor. Sloane'in kendisi gibi davrana bildiği tek yer James'in yanı. İkisini de tedaviden uzak tutacağına söz verdi ve Sloane aşklarının her şeye dayanabileceğinden emin. Ama birbirlerine verdikleri sözlere rağmen, gerçekleri saklamak zorlaşıyor. İkisi de gittikçe zayıflıyor. Depresyona giriyorlar ve onlara Program yolu gözüküyor.

The Program
Suzanne Young

Goodreads Puanı:4.08
Çıkış Tarihi: 30.04.2013
Sayfa:416
Tür: Genç Yetişkin- Bİlim Kurgu- Aşk
Türkçe:Bilinmiyor
Yayınevi: Simon Pulse
Seri:Program


The Program bu ayın 30'unda çıkacak bir kitap, aylardır dikkatimi çekiyordu ve bende şöyle kısa bir bakış atmak ve kısaca tanıtmak istedim.
Kitap önce sarı takımlarıyla el ele tutuşan bir çift dikkat çekiyor, en azından benim için öyle oldu. Çok steril bir ortamda duran iki kişi, kesin bir bilim kurgu var bu kitapta diye insan düşünüyor. Nitekim öyle de. Genç Yetişkinlere yönelik içinde aşkı, gizemi ve ölümü barındıran bir kitap.
Suzanne Young Amerikalı bir yazar. İlk kitabı da değil The Program.Genç yetişkin türünde 12 kitabı bulunuyor.
Ben kitaptan pek umutlu değilim açıkçası ama merak da ediyorum hani.
Serinin devamı ne alemde pek bir bilgi yok. Şuan sadece bu kitap görünüyor.

The Program'ın diğer kapağı (sanırım Alman edisyonu)

description

Kitap Tanıtımı: Archangel's Legion || Nalini Singh

$
0
0


Bilinmeyen, saldırgan bir güç tarafından hedef alınan melekler, New York'un gök yüzünden düşüyor.

Vampirler imkânsız hastalıklardan ölüyor.

Lonca Avcısı Elena Deveraux ve Başmelek Raphael, tüm şehri ve insanları etkisi altına almadan, New York'u harabeye dönüşmeden ve Raphael'in kulesi düşman melekler tarafından işgal edilmeden önce, ölüm dalgasının kaynağını bulmak zorundalar.

Şehri kurtarmak için canla başla savaşırken, daha karanlık bir güç can buluyor ve soğuk gözlerini New York'a ve Raphael'e dikiyor. Kan kırmızı nehirler ve ete bürünmüş kabuslar, dünya asla eskisi gibi olmayacak...


Archangel's Legion  
Nalini Singh

Tür: Aşk Hikâyesi, Paranormal, melek, vampir, 
Seri: Lonca Avcısı (Guild Hunter) 6
Goodreads Puanı: ----
Sayfa: -
Çıkış: Ekim 2013
Türkçe: Çeyiz sandığı

Bizim dünya uyuşuğu yazarımız (Yarı latife yapıyorum, kadın motor gibi yazıyor. :P) Nalini geçen hafta içinde hem Lonca Avcısı'nın 6. kapağını, hem de tanıtımını yayımladı. Benim gibi peşinde ağzının suları akarak dolaşan, paranormal hastası kişiler biraz nefes alabilsin, Ekim'e kadar bir nebzede olsun tırnaklarını ağzından çekebilsin diye bu gönderiyi hazırlayayım dedim. İyi ettim değil mi? - Kafaya pat pat.

description

Şöyle azıcık kapağa sulanayım; Çok güzel be! mos mor. Elena'yı özledim belki ondan. Bizim All Killer Book blogunun sahibi Elena'nın biraz kilo aldığını söylüyor, ben parayı bulunca silikon yaptırdığını düşünüyorum. Gerçi cover kızı olarak ne kadar kazanıyor olabilir ki? Neyse, kanatları ve saçıyla ve Rap ile olan muhteşem aşkıyla kendini çok özleten demir bilek melek geri dönüyor. Biz de burada nefesimizi tuttuk bekliyoruz.

Bu arada bu kitabı benden önce okuyan yabancı bloggerlar falan olacak, onlara şimdiden lanet okuyorum.

description

Nalini'yi tanımak istiyorsanız buraya gidin.
Lonca Avcısı serisi yorumlarımı okumak istiyorsanız buraya gidin. 1, 2, 3, 4, 5
Beni de seviyorsanız Kitab-ı Sevda facebook sayfamı beğenin.
Ben kaçtım:P

Not: Bu seri %100 ısrarla önerilir.




Tabletteki Hürriyet değil, tablete özel Hürriyet

$
0
0

Hürriyet, Türkiye’nin en çok okunan gazete uygulaması Hürriyet E-Gazete’den sonra Hürriyet Tablet uygulamasını da hayata geçirdi. “Tabletteki Hürriyet değil, tablete özel Hürriyet” sloganıyla tanıtılan ve Apple Store’da 1 numaraya yerleşen bu yeni uygulama kullanıcılar tarafından oldukça beğeniliyor.

2011 yılının Mart ayında hayata geçirilen Hürriyet E-gazete uygulaması bugün, Türkiye’nin en çok okunan tablet gazetesi olmayı başarmış durumda. Toplamda ücret ödeyen abone sayısı 16 bine ulaşarak, ücretsiz rakiplerinin ulaştığı rakamları geride bırakırken; Hürriyet okurları, E-Gazete uygulamasını günlük 50 bin, haftalık 350 bin kez ziyaret ediyor.

Tablet okurunun beklentisinin farklılaşması ve ilgi alanlarının değişmesiyle, okurlar artık okuduğu haberin videosunu da izlemek, farklı spor dalları hakkında analizler okumak, dünyadan ilginç fotoğraflar görmek, içeriği 'parmağının ucunda' hissetmek istiyor. Hürriyet Tablet uygulaması tam da bu beklenti ve ihtiyacı karşılamaya yönelik hazırlanmış bir uygulama.

Bir haftadır Apple Store’da en çok indirilen uygulamalar arasında 1 numarada yer alan Hürriyet Tablet’te, Manşet, Güncel, Ekonomi, Spor, Kelebek, Seyahat bölümlerinin yanı sıra Cumartesi ve Pazar eklerinin bambaşka yorumları yer alıyor. Günün videosu ve foto galeriler oldukça beğenilirken, HTML5 tabanlı bir uygulama olduğu için reklamverenler için de oldukça cazip.

Tablet bilgisayarların tüm olanaklarını kullanan yeni Hürriyet Tablet uygulaması, App Store ve Android Market’te, ücretsiz.

Bir bumads advertorial içeriğidir.


Film: Göçebe || Andrew Niccol

$
0
0
description

Filmden çok müzikleriyle ilgilendik biz, birde Jared ile olan öpüşme sahneleriyle tabi. Kız resmen ruhunu çaldı çocuğun.

Muhteşem müzikleriyle süslenmiş biraz sıradana kaçan ama gene de bizde hoş bir his bırakan bir filmdi Göçebe.

Şöyle genel olarak bakarsak;

Kitabı unutmuş muyum? description
Melanie beklediğimden iyi miydi? description
Filmi sevdim mi? description
Tekrar izler miyim? description
Kitabı Meyer'in yazdığına inanıyor muyum? description

Normalde kadına gıcığım, ama bu film için tüm öfkemi geride bıraktım. Bizim Fifty'i de beraber izleyeceğimiz ÜKG film grubu olarak toplandık (Melis'in blogu yok ama o da bizden, love you!) ve bir cumartesi filme gittik. Kahkahalar attık, tarot falı baktık. Burger yedik. Eğlendik. Sonrada filme girdik. Ah, bu arada film için çok güzel ayraçlar vardı, bir tomar aldık aramızda paylaştık. Ben hatta onlardan ayrılıp okuldaki arkadaşlarıma götürdüm. Ne kadar fedakârım değil mi? Eminim gözleriniz yaşarmıştır.

description
İlk başta bende bir heyecan baş gösterdi, o beklenen, devamı gelip gelmeyeceği belli olmayan filme gidiyorduk çünkü. Sonra olaya daldık, atlama sahnesi, Avcı... Ah o Avcı, beyazlar içinde ki Avcı; kızların dediğine göre tangasını gördüğümüz Avcı.

Neyse, Olaylar ilerliyor benim bazen gözüm doluyor, bazen gülüyorum... Tamam, kendime duygusuz diyorum ama filmde ağladım. Kitapta ağladım mı hatırlamıyorum ama... :( Ben hıçkıra hıçkıra da olmasa ağladım. Nerede peki? Ölsem hatırlamam.

Müzik dedim ya gönderinin başında, işte oradayız. Allahım nasıl müzikler koymuşlar filme. Ağzım açık filmi mi izlesem müzikleri mi dinlesem, ne etsem. Sırf müzik için bile izlenir yani. Duygusal, içinize işleyen uygun yerlerde ve bir çok yerde kullanılmış şaheserler onlar.

Benden tavsiye; okumadıysanız gitmeyin, çok uzun bir hikâye kısa bir süreye sığdırılmaya çalışılmış, eksikler var. Ben okumasaydım bir bok anlamazdım diye düşünüyorum. Aşağıya bir kaç müzik koyuyorum dinlemeden gitmeyin.

Bu arada ben normalde Jared'den pek haz etmem. Çok kaba saba, öküz geliyor bana. Ama filmde yakışıklı olanın o olduğunu kabul etmek zorundayım. Afişte belli olmuyor ama sarışın Ian'ın çenesi o kadar sivri ki üzerine düşseniz dikişe ihtiyacınız olur.

Bu arada filmde gelen geçen "yahlan söylüyorsun" diye bizim kıza çakıyordu bir adet. Bunu unutmuşum. Güldük.

Yalnız o arabalar niye gümüş rengi, uçak?

Burada güzel görünüyor ama -.-

Hani göçer'in hikâye anlattığı sahneler vardı ya, yok öyle bir şey. Hayal kırıklığıydı. En azından biri olsaydı.

Güzeldi, diyeyim bunu tekrardan. Gidin görün. Ama hayranı olmayacaksınız. Hata kitabı yeni okuduysanız bu nee yaah .s.s diyeceksiz. Ama olsun.



Evet, filmin sonu böyle bitiyor. Onlar aslında Ian'a aşık olduklarını fark ediyorlar. Böyle de hoş bir üçlü olarak filme son veriyorlar. :P 







İzlediyseniz de gelin dedikodusunu yapalım. Siz de ağladınız mı? :D

Kitap Yorumu: Parçalanmış Krallıklar || N. K. Jemisin

$
0
0


Yerağaç'ın altındaki Gölgeşehir'de, büyülü geçitler açılıyor, Tanrılar fanilerin arasında saklanarak yaşıyorlar.
Kör bir sanatçı olan Oree Shoth, bir gün çöplüğünde yarı ölü bir adam bulur. Adamın güneş gibi parıldadığını fark eder; Oree aslında büyülü olan şeyleri görebilme yeteneğine sahiptir. Oree hiç konuşmayan bu adamı tekrar hayata döndürmeye çalışırken birileri Tanrıları öldürüp bedenlerini şehrin dört bir yanına bırakmaya devam eder.
Oree'nin kalbini çalan tuhaf konuğu onu ölümcül bir tehlikenin ortasında bırakır. Katillerin istediği o mudur yoksa Oree mi; Arameri Kralı'nın dünyevi gücü müdür yoksa Karanlık Tanrı Nahadoth'un kendisi mi?
Fantastik edebiyata yepyeni bir soluk getiren Miras Üçlemesi'nin ikinci kitabı Parçalanmış Krallıklar, şaşırtıcı bir şekilde devam ediyor.
"Bazı kitaplar iyidir, bazılarıysa muhteşem fakat çok azı gerçek anlamda önemlidir... Bu kitap, yılın en okunmaya değer kitabı." -Bookpage-
"Yeryüzüne inmiş Tanrıların köle olarak yönetici sınıfa hizmet ettiği, büyüleyici egzotik bir dünya... cinayet ile ihtiras bir arada." -Library Journal-

Parçalanmış Krallıklar 
N. K. Jemisin

Tür: Epik fantezi, Aşk, Büyü.
Sayfa:396
Çevirmen: Kader Çekerek
Goodreads Puanı: 4.04
Seri: Miras Üçlemesi 2. kitap
Çıkış tarihi: 04.2013

Düşüncelerim & Yorumum

Yüz Bin Krallık'a bayıldığımı size her fırsatta söylüyorum, hatta elimden gelse kulağınızdan çekip, kitabı alana kadar sizi azarlayabilirim. O KADAR!
Yorumumu merak ediyorsanız burada bulabilirsiniz.

Neyse asıl konuya gelelim, yani benim saçma Yüz Bin Krallık takıntıma. İlk kitapta anlatılan Nahadoth ve Yeine'nin hikâyesi o kadar hoşuma gitti ki sabırsızlıktan ölüyordum. En son tüyapta haziranda çıkacak denilmişti ve ben bir şok anı yaşamıştım; neyse ki öne alındı. Kitap bugün 11 sularında elime geçti, 8 sıralarında bitti.Eh, tahmin edersiniz artık nasıl bir heyecanla başladığımı.

Ne yazık ki kitap Yeine ve Nahadoth'u anlatmıyor. Başka ana kahramanlarımız var artık. Oree and Ferli. Ama arada Sieh'i, Yeine'yi ve Nahadoth'u görüyoruz , somurtmayın öyle.

Miras Üçlemesinin dünyası biraz karmaşık bunu öncelikle söylemek istiyorum. Ben önceki kitabı okudum ama aradan geçen süre zarfında unutmuşum; kitabı okurken hatırladım ama nafile. İlk başta biraz kendi içinizde çatışma yaşıyorsunuz yani. Kafanızı yormanız, kim kimdi hatırlamanız, kimin size ne ifade ettiğini çözmeniz gerekiyor. Buna yardımcı olmak için arka tarafta Terimler Sözlüğü var. Oradan faydalanın bence.

İlk kitapla ikinci kitap arasında bir 10 yıl garanti geçmiş. Dünya daha farklı bir yer, Arameriler hâlâ güçlü ama yenilmez değiller. (Avuçlarını yalasınlar) Biz Oree adlı kör bir satıcının yarı normal yarı ilginç hayatına tanık oluyoruz. Bir birinden parlak tanrısal yaratıkları görüyor, hatta onlardan biriyle sevgili bile olmuş. Eski sevgilisi Madding ile aralarında yaşadıkları beni çok duygulandırdı. Ama onun asıl adam olmadığını biliyordum. Bunun içinde biraz odak problemi yaşadım.

Her şey tanrı çocuklarının öldürülmesi ile başlıyor ve Oree'nin gücü, bağlantıları ve Ferli'nin hareketleri ile büyüyor. Size Ferli'nin asıl kimliğini söylemiyorum; merak edin. Aslında tahmin edeceksiniz ama... Olsun :D Ferli'nin orjinal hali Shiny bu arada. ehuehueheuhe.

Gelecekten bize olayı anlatan Oree bölüm başlarında araya giriyordu, bize spoiler veriyordu. Bizde merakla onun ölmeyeceğini bile bile okuyorduk. Bazı anlar geliyordu, bu güvenceyi yok sayıp "annnemm gitti kızın kol" diye düşünmeye başlıyorduk.

Ne çektin be Oree, ne çektin.

Kitabın ortalarına doğru çok sıkıldım. Oree o anlarda tutsaktı ve yanında olaya heyecan katacak bir erkek karakter yoktu, sonrasında yazar bunu telafi etti ve aksiyon başladı. Yalnız nasıl bir aksiyon! Bungee jumping mi dersiniz, boyutlar arası atlamamı... Son 100 sayfayı hatırlamıyorum; resmen yedim yuttum.

Hani Orlee çok çekti derken abartmıyorum kız tam mutluyum derken bir şey oluyor ve bu mutluluk yok alıyor, ağlamamak üzülmemek imkânsız.

Kız kör dedim ya, aslında büyüyü görebiliyor bu yüzden pek sorun
yaşamıyorsunuz. Sonuçta kız tanrıların ve büyünün merkezinde yaşıyor. Ama eksikliğini bazen de hissetmedim değil.

Dövüş yetenekleri olmayan güçlü bir kadın karakter.

İlk kitapta karşılaştırırsak Parçalanmış Krallıklar biraz sönük kalıyor, bu biraz benim içimi burktu açıkçası. Onların ki gibi bir mutlu sonları olmuyor karakterlerin. İkisi için aslında kalbim çok kırık. Yazar öyle çok imkânsızlık yerleştirmişti ki, ona biraz lanetler okuyorum. Onlara da yazık be. Bir kadın kaç kez daha kaybetmeye dayanır dememiş dayamış da dayamış hani. Oree de az güçlü değil. Yazar ona ne fırlattıysa gayet güzel başa çıktı.

Sevdiğim ama Yüz Bin Krallık kadar etkisinde kalmadığım, kesinlikle hem serinin son kitabını hem de bu iki kitabı okuyacağımı garantilediğim kitaplar arasında yerini alıyor. Okuyun da, ne bekliyorsunuz -.-

Bir Kaç Alıntı

""Ona dikkat et." Bu kez benimle konuşuyordu, "Eğer sana izin veriyorsa ve sen de istiyorsan arkadaşı ol. Farkında değil ama sana çok ihtiyacı var. Kendi iyiliğin için sakın onu sevme. Buna hazır değil daha."


"Dehşet içinde,"Onu öldürdün," diye fısıldadım.
"Tabii ki hayır, kimseyi öldürmedim. Sadece bir kapıyı açarak onu bizim boyutumuza geri gönderdim. Görmeni istemediğim manzara oydu." Gülümsedi, beni şaşırtan bir gülümsemeydi ve onu bizden biri gibi göstermeye yaramıştı. Şakacı bir tonla devam etti, "Genede bir birimizi öldürmemeye çalışırız çünkü bu anne ve babamızı kızdırabiliyor."

"Onu özlüyorum. Bütün tanrılar aşkına, onu öyle özlüyorum ki.



Kitap Yorumu: Binding Agreement || Kyra Davis

$
0
0





Aşk hayatı işini tehdit ederken ve seksi milyarder Robert Dade her geçen gün daha da kontrolcü olurken, ilerlediği yolu neyin yönlendirdiğini çözmek zorunda.
Onun güçü, başarısı ve maceracı ruhuyla baştan çıkıyor.
Tek bir dokunuşuyla ve bakışıyla hissettiklerine tutsak olmuş durumda.
Ama mutlak gücün ve zevkin bedelini Kasie karşılayabilir mi? ve ona her şeyi veren bu adamı gerçekten tanıyor mu...
ya da o hâlâ bir yabancı mı?





Goodreads Puanı:3.74
Tür: Erotik, Aşk
Sayfa:128
Türkçe:-
Çıkış: Mayıs 20-2013


The Stranger serisini aylardır bekliyordum, 3 kitaplık bir seriden oluşuyor ve yaklaşık 2 aylık aralarla yayınlanıyordu. İlk kitabı netgalley aracılığı ile almış sevmiştim, buda 2. ve sonuç olarak 3. kitabı okumamda büyük rol oynamıştı.
1. kitap yorumum
2. kitap yorumum

Geçen gün (En sonunda) edelweiss son kitabın arc'sini bizlere sundu ve bende zevkle okumaya başladım.

Yorumum


Kyra Davis diğer iki kitapta kullandığı tarzda yazmıştı bu kitabıda. Soğuk ve düz bir anlatımı var, bende bu yüzden sevdiğimi dile getiriyordum zaten. Yalnız son kitapta çok sıkıldım. Gereksiz yere uzatıldığını ve nihayetinde baydığını düşünüyorum.

2. kitapta kızımız güya Dade'i terk etmişti. 3. kitabın başında bu olay yalan oluyor tabii, kızımız bacakları açık atlıyor bizim yakışıklı Ceo'nun kucağına. Sonrası daha karmaşık. Yok kızımız kendin de güç buluyorda yok kendi eğemenliğini kuuryorda falan filan.

Kurgusu hoşuma gitmedi. Olayların gidişatı hoşuma gitmedi. Hele kitabın sonu hiç hoşuma gitmedi, zira sen bir adamın 6 ayda değişeceğine nasıl inana biliyorsun ki?

Burada spoiler vermemek için ölüyorum bu arada, kızgınım. Kızgın olunca çenemi tutmam zorlaşıyor. :D

Dave ile işler 2. kitapta bitmişti bu öyle de devam ediyor.

En çok beğendiğim şeyler Dada ve kendisini ay ve denize benzetmesi oldu sanırım, ama bununda suyunu çıkardığını itiraf etmeliyim. Her şeye rağmen kitabın romantik bir anlatımı var. O duyguyu hissedebiliyorsunuz.

en sevdiğim karakter ise psikopat olamsına ramen Asha oldu. Onun hikâyesini de yazsa okurum hani , istinasız. Kız sert ve direkt. Aslında bir nevi şeytanı, yılanı oynuyordu kitapta. Bu nedenle sevdim onu. :D

Sonuç olarak "eh işte" diyebileceğim, ama beklentilerimi karşılamayan bir kitap olarak hatırlayacağım. Birde 3 yerine tek kitapta çıkarsaymış daha iyi olurmuş. Gereksiz yere çok uzatmış. Ayrıca Dade'e kılım ben hıh.

Kyra'nın diğer kitapları

descriptiondescriptiondescriptiondescription

Kitap Yorumu: Comfort Food || Kitty Thomas

$
0
0


Tür: Bdsm,yetişkin
Goodreads puanı: 3.76
Sayfa: 138
Türkçe: -
Çıkış:  mart 2010

Comfort Food adına kanılıp okunacak bir kitap değil, bunu şöyle altını çizerek belirteyim. Ki ben içeriğini bildiğim halde gene de biraz şok olduğumu da açıklamalıyım.

Bdsm köle-efendi okumaya alışkın olduğumu söyleyebilirim; hani okuyoruz böyle şeyleri. Ama Comfort Food beni çok rahatsız etti; soğuk bir merak ve birazda iğrenme ile okudum.

Stockholm sendromunun dibine vurmuş bir kitaptı.

Şöyle kısaca konusundan ve bende uyandırdığı hislerden bahsetmek istiyorum; bir daha da okumam sanırım bu kitabı ya da benzer bir kitabı.

Emily Vargas kişisel gelişim kitapları yazan bir kadın ve bir gün içkisine katılan bir ilaç yardımıyla yakışıklı ama ruhu psikopat bir adam tarafından kaçırılıyor. Bir hücreye hapsediliyor. Olayları onun gözünden okuyoruz. Adam konuşmadan onunla iletişim kuruyor. Eğer benim istediğim gibi davranmazsan yemek yok, insan kontağını bir tek benimle kurabilirsin. Kaçma umudun yok ve benim istediğim gibi davranmazsan, istediklerime yanıt vermezsen bu hücrede kalırsın. Ama iyi bir kız olursan iyi bir hücreye, insani ihtiyaçlarını rahatça kullanabileceğin bir yerde olabilirsin.

Sıradan bir bdsm kitabı değil. Kesinlikle. Kadın kaçırılmış. Adam onu dövmese bile onun zayıflıklarını kullanarak hem zihnen hem bedenen tecavüz ediyor.

Emily burada kurban.
Sinir bozucu bir hikâye. Benim için tüyler ürperticiydi.

Anlatımı soğuk, kadın karakteri zayıf ve geçmişinde problem yaşamış. Adamın konuşmaması bir sorun teşkil etmiyor. Onu uzun bir süre izlemiş, belki de yıllarca. Günler geçtikçe dışarıdaki hayat bir hayal oluyor, unutuluyor. tek hedefi onu memnun etmek ve yalnız başına kaldığı günde 3 kere tavuk çorbasıyla beslendiği hücreye geri dönmemek.

O aslında bir deney faresi.
Çıplaklık kişisel alan, mahremiyet diye bir şey yok. Tam anlamıyla efendisini memnun etmek isteyen bir köle dönüşüyor, bunu arzuluyor. Conditioning the slave.

Sonu ise hiç şaşırtıcı değil.

Kısacası beni çok rahatsız eden bir kitap oldu. Diğer okuduğumuz bdsm kitaplarında öyle ya da böyle bir rıza vardı. bu kitapta ise böyle bir seçenek yok. Bu yüzden beni etkilediğini düşünüyorum ve hani kimseye önereceğim bir kitap değil.

İşin komik yani Kitty Thomas hep böyle sınırlarda kitaplar yazıyor. Daha önce de Tender Mercies'i okumuştum. yorum

Kitabın ismi de ne ironik değil mi?

Thomas'ın diğer kitapları.

descriptiondescriptiondescriptiondescriptiondescriptiondescriptiondescriptiondescription

Tıkla İndir, Tıkla Getirt!

$
0
0
26 ilde 128 mağazası ile sektöründe lider olan D&R, dr.com.tr ile kültür, sanat ve eğlence dünyasını bir tıkla evinize getiriyor. Reklam filmiyle online sipariş hizmetini duyuran D&R, kültür, sanat ve eğlenceye kısa yoldan ulaşmak isteyenler için internet sitesini yenilenen tasarımıyla hizmete sundu. Kitap, film, müzik, elektronik, oyun&konsol, dergi, kırtasiye, hobi&oyuncak, kişisel ürünler ve  e-kitap kategorilerinde yer alan binlerce ürünü sipariş edebilme olanağı sunan D&R, teknolojinin sunduğu olanakları en iyi şekilde kullanarak müşterileriyle buluşturuyor.

İnternet sitesi dışında tablet ve akıllı telefonlar için tasarlanan mobil uygulamalarla tüm platformlarda hizmet veren dr.com.tr, hızlı ve kolay bir alışveriş imkanı sunuyor.

Ayrıca D&R ve DMC’nin işbirliğiyle yayın hayatına başlayan yasal internet müzik platformu "MUSICCLUB" ile 200.000 adet yerli şarkı ve binlerce albüm indirilebiliyor.

Kültür, sanat ve eğlencede zengin ürün çeşidine ulaşmak için siz de dr.com.tr’ye girin, tıklayıp indirin, tıklayıp getirtin.

Bir bumads advertorial içeriğidir.


Film: Oblivion || Joseph Kosinski

$
0
0


Bir sinema günü ve ben gene burada filmden bahsetmek istedim. Aslında sinemaya gitmek gibi fikrim yoktu. Her zamanki gibi metrobüste boş boş dışarı bakmak zihnimin lastik yakmasına neden oldu ve sinema arkadaşım Ozan'a mesaj yolladım. Oda benim gibi bu sinema akşamlarını özlemiş ve hemen hangi seans, nerede ayarladık ve buluştuk. Çok da özlemişiz birbirimizi. Çok güzel sohbetler ettik. :D

Oblivion'un fragmanları aylardır dönüyordu, eh bende bilim kurgu (yani besbelli) olduğu için çıkış tarihini bekliyordum. Tabii vizeler falan girdi unutmuşum, çok da güzel denk geldi. Belki de metrobüs duraklarına asılan afişlere teşekkür etmeliyim.

 Film ve filmden çıktıktan sonra aklımda ki tek düşünce "O IMAX teknolojisi nedir abi." Bildiğiniz dvdrip yerine bluray izliyorduk. Aylardır sinema günlerinde eksik olan faktör, bu filmle aramıza katılmış oldu. Görüntü muhteşem, ses muhteşem. Birde film muhteşem olsaydı çok güzel olacaktı. :D

Oblivion'da tam olarak tarihi hatırlamasam da 2075 gibi bir yılda geçiyor. Dünya uzaylılarla savaşa girmiş ve nükleer bombalar patlamış; İnsanlar savaşı kazanmış ama evlerini kaybetmişler. Başka  bir gezegenle yaşıyorlar. Dünyanın hali harap, her taraf çöl... Binalar rezil, gezegen de insan yok...

Burada Tom'u yani Jack'i görüyoruz. Üstün teknoloji ürünü makineleri tamir etmekle görevli. bu makineler dünyada kalan son kaynakları çeken makineleri koruyor. Gezegende hâlâ uzaylılar mevcut... Jack 5 yıllık bir görevin son demlerinde. Ama  bizim Jack 5 yıldır orada değilmiş gibi son 2 hafta kala sorgulamaya, dünyaya bağlılığını göstermeye başlıyor.

Konusu böyle işte. Size daha fazla anlatırsam filmin tadı kaçar. Benim düşüncelere geçersek,

Bu filmde bayağı sıkıldım, biraz da uzun bir film. Hele sadece 2 sonra da 3 kişinin arasında geçiyor olması beni çok bunalttı. Bir de görüntü kalitesi dışında kurgu o kadar tahmin edilebilirdi ki. Arkadaşım size şahitlik yapabilir; filmi ilk kez izlememe rağmen karakterlerden bire bir alıntı yaptım.

Filmde tek övülecek yer görüntü kalitesi ve dünyanın şekliydi, artık nasıl bir terimi var gerçekten bilmiyorum. Sahneler, kamera açıları? Kullanılan dekor? Kıyafetler?

Filmin sonu da az çok belliydi.

Bu arada Tom Cruise'u çıplak -yarı çıplak- görmek istiyorsanız kaçırmayın. Adam yaşına göre hiç fena değil.


Andrea Riseborough ise beni güzelliği ile kendisine hayran bıraktı... Gözleri çok güzeldi...






Her şeyin anahtarı olan bir karakter var; alarm görevi görüyor. Kendisi Olga Kurylenko. Bu kadın filmin sonunda öyle bir açıdan çekilmiş ki, ben Catherina Zeta-Jones sandım ve şüpheye düştüm. Acaba o mu? Tabii değilmiş. Zaten o kare dışında pek de benzetemedim.



Tom'un kullandığı araç çok hoşuma gitti, bana matrix'i hatırlattı. Belki aynı teknolojiyi kullanmışlardır diye düşündüm. Bende istiyorum ondan bir tane. Dalışlar çok hoştu.




Bilseydim gider miydim? Cevabım evet olurdu sanırım. Sırf imax'i tecrübe etmek için... Size önerir miyim? Bilemiyorum. Hani bayılarak izlemediğim, sıkıldığım bir filme gidin demek istemiyorum. Siz bilirsiniz.

Film vizyona daha yeni girdi, az çok merak ettiyseniz hâlâ vaktiniz mevcut.

ÜKG Özel Öküz Etkinliği: Oniks || Jennifer L. Armentrout // Kitap Yorumu+ Yazarla Söyleşi + Çekiliş

$
0
0


ÜKG tarafından da çok ama çok sevilen, fantastik alemin en öküz karakteri için bu hafta sonu kolları sıvadık. Dün başlayan turumuz yarınbuluyor. Ama sizleri çok güzel yazılarla uğurluyoruz. Ancak biliyoruz ki biz ne dersek diyelim siz zaten ya kitabı aldınız ya da alacaksınız. İşte biz buna ÖKÜZ ETKİSİ diyoruz! Aylardır her taraf yı-kı-lı-yooo!

Lux serisinin ilk kitabı Obsidiyen'i hatırlamak (ki hiç unuttuğunuzu düşünmüyorum) için yorumuma BURADAN bakabilirsiniz. Okuyucu testi de var üstelik!

Diğer ÜKG üyelerini de ziyaret edin, ama beni okuduktan sonra :P


20 Nisan Yorumbazz: Konuk Yorum + Selam Dünyalı 
20 Nisan: Kitap Esintisi: Obsidiyen'in Kopardığı Fırınalar
21 Nisan: Romancekolik: Bonus Bölüm + Yorum
22 Nisan: Sevgili Kitap: Kitap Yorumu + Anket
22 Nisan: Kitap Hayvanı'nın Günlüğü: Seri hakkına

Söyleşi & Jennifer

Öncelikle sevgili yazarımız Jennifer'ın yoğun programından zaman ayırıp bizim için cevapladığı bir kaç soruyu ve geçmişine dair bir kaç şeyi sizinle paylaşmak istiyorum. Sonrasında ise Oniks yorumumu bulabilirsiniz. Not olarak da belirtmek istiyorum, Jennifer okuyucuları ile çok ilgili bir yazar. Twitter'da ve Facebook da bunu görebilirsiniz.


Jennifer West Virginia'da yaşıyor. Yazmadığı zamanlarda okumayı, gerçekten kötü zombi filmlerini izlemeyi ve kocasıyla takılmayı seviyor.

Yazar olma hayalleri çoğunlukla kısa hikâyeler yazdığı cebir dersinde başlamış. Jennifer genç yetişkin, bilim kurgu ve fantastik türü kitapların yanında, J. Lynn takma adını kullanarak yetişkin romanları da yazıyor.

Kendisi Supernatural ve Walking Dead hastası. Üstelik süper güç olarak görünmezliği tercih ediyor.Üç kelime ile kendisini şöyle tanımlıyor; eğlenceli, alaycı, konuşkan.


Yazarın kendinisin bir makine olduğunu da belirtmek istiyorum. Normal insanlar uyur, gezinir, çalışır... Ama bu kadın durmak bilmeksizin yazıyor... yazıyor... yazıyor... Şikâyetçi değiliz tabii. Ama hayranlık ve şok arasında gidip geliyorum. :D

Sorular

1: Wait For You'yu 20 günde yazdığını okumuştum. Yazma düzenini merak ediyordum. Bize günlük ya da genel yazma düzeninden bahseder misin?
  
Jen: Hedefim her gün yazmak. Her gün için belirli bir düzenim yok, ama oturup yazabildiğim kadar kelime yazmaya çalışıyorum. Sık sık izin almıyorum. Hatta tatillerde bile yazıyorum.

2) Oniks'i yazarken karşılaştığın zorluklar oldu mu?

Jen: Hayır, Oniks yazması gerçekten eğlenceli bir kitaptı çünkü Daemon, Katy ve Luxen hakkında yazmaya bayılıyorum.

3) Bu kötü çocuk imajı nereden geliyor, birinden esinlendin mi?

Jen: Hareketlerini, karakterlerini çekici bulduğum kişileri yazmaya eğilimliyim. Sanırım bu da Daemon gibi kötü çocuklardan hoşlandığım anlamına geliyor. (Bence burada az buçuk kesin yanıt vermekten kaçınmış :D)

4) Lux'u ilk yazdığında beklentilerin nelerdi?

Jen: Obsidian'ı yazmaya beklentilerle başlamadım. Katy'nin hikâyesinin bir kitaptan fazla olacağını biliyordum, çünkü Luxen'lerle ilgili keşfedilmesi gereken bir çok şey vardı. Kitabın bir serinin parçası olacağından başka, birilerinin onu okuyacağından bile emin değildim.

5) Bize kendin hakkında kimsenin bilmediği bir şey söyler misin? Bu bizim küçük sırrımız olacak?

Jen: Pek heyecan verici bir cevap değil ama Hot dog'uma (sosisli sandviç) bir şey eklemem. Onları sade, ketçap ya da hardalsız yerim.


Daemon’la aramızda bir uzaylı bağı olmasının muhteşem olduğunu düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz.

Gerçi bu bağa rağmen ona direnmeye kararlıyım. Ama bunu yapmak hiç de kolay değil çünkü Daemon (kahretsin!) gittikçe gözüme daha da taş gibi görünüyor. Üstelik bu sefer Arumlardan çok daha büyük bir problemimiz var. Savunma Dairesi kasabada.

Eğer Daemon’ın yapabildiklerini keşfeder ve benim de onunla
bağım olduğunu anlarlarsa ikimizi de mahvedecekler. Bu arada okula yeni biri geldi ve herkesten gizlediği bir sırrı var. Bana neler olduğunu biliyor, yardım da edebilir ama bunun için (sanki mümkünmüş gibi) Daemon’a yalan söylemeli ve ondan uzak durmalıyım. Kimi kandırıyorum ben?!

Kimse sonsuza kadar yalan söyleyemez.



Yorum

Beklenen ÖKÜZ Kitab-ı Sevda'da!

Şu an kitabı okumuş vaziyette, içim rahat gevşek gevşek ÜKG etkinliği için yorumumu yazıyorum. Ama öncesinde o kadar meraklıydım ki. DEX kitabın baskıya gittiğini duyurduğundan beri, ağzımda salyalarla gelse de okusak diye odamdaki halıyı erittim.  Üstüne üstlük bu merak sadece benle de sınırlı değildi. İlk kitabı okuyan herkes ikinci kitabı bekliyordu.

Katy ve Daemon'un ilişkisi inişli çıkışlı, çalkantılı, bazen hüzünlü, çoğunlukla komik... Bir an çocuk gibi davranırken, sonraki an hiç de çocuksu olmayan bir tutku ile öpüşüp koklaşıyorlar. Masum bir tarafı da var ilişkilerinin. Belki de bu yüzden bu kadar çok seviliyorlar; eğer Daemon'un yakışıklı oluşunu bir kenara bırakırsak...

Obsidiyen'den ötürü kitaba 1-0 önde başlıyoruz, bu yüzden ilk kitabı okumadıysanız ve seriye başlamayı düşünüyorsanız KIŞ- KIŞ! İlk kitaba dair konuşacağım!

İlk kitabın sonunda Daemon Katy'i iyileştirmiş ve hayatını kurtarmıştı.Arumlar ölmüş, bizimkiler garip bir bağ elde etmişlerdi. Bu olaydan çok uzun süre sonrasına atlamıyoruz. Gene bir kalem, gene Daemon ve gene bir dürtüş söz konusu.



Bu sefer kitapta bir aşk üçgeni bile var: Kim bu Blake? İyi mi kötü mü? Hangi taraf haklı? Savunma Dairesi ise azmış vaziyette. Üstelik her geçen saniye daha çok bildiklerini, tahminlerin çok üzerinde tehlike oluşturduklarını görüyoruz.

Daemon bu kitapta biraz Öküzlüğünü kaybediyor. Daha insanı ve aşık değerler kazanıyor. Artık hiçbir şey eskisi gibi değil, ölüm, tutsaklık ve gizem kol kola onların hayatlarını altüst etmeye sözleşmiş vaziyette.

Değişmeyen şeyler de var tabii, Katy'nin her daim ki seni istemiyorum tavrı devam ediyor, üstelik ne ona dur diye biliyor ne de ondan vaz geçebiliyor. Hayat çok zor.

Bir blogger olarak her zamanki gibi bu seri de hoşuma giden şey, Katy'nin de bizden biri oluşu. Okuyor ve yorumluyor. Hatta size ufak bir sürpriz, Katy'nin çektiği bir video'da Daemon baş rol oynuyor. O anları gözümde canlandırdım ve çok güldüm. Bende istiyorum, eğer Daemon'umu bulursan yeminimi bozup vlog yapiciğim:P

Kitapta genel olarak 5 konu vardı,
a. Daemon ve Katy'nin ilişkilerinde yön bulması
b. Katy'nin yeni elde ettiği istenmeyen güçlerini kontrol etme çabası
c. Yeni çocuk Blake'in hangi tarafta olduğunu öğrenmek.
d. Dawson ve Bethany'nin akıbeti...
e. Savunma Dairesi

Bunlar genel başlıklar, altta birçok konu yatıyor. Sürekli bir aksiyon var ve sürekli tetiktesiniz. Kitabın sonunda çok duygulu anlara tanık olup azıcık burun çekip, bir iki damla dökebilirsiniz. Ben dökmedim ama. (yalanın kuyruklusu :D)

DEX'in Daemon kalemleri yapıp bize göndermesi lazım. Anı olarak.

Bir eksik bir fazla gene heyecanla okuduğum, Blake'in gerçek kimliğini öğrenmek için can attığım, Daemon'un olmadığı sahnelerde biraz yas tuttuğum, bir şeyler tutkunun, öfkenin etkisiyle patladığında zevkten dört köşe olduğum bir kitaptı. Her güzel şey gibi çabuk bitti. Opal'ı okusam mı diye düşünüyorum. Lanet olsun.

Bu arada Daemoncular, DEX ufak ama çok manidar bir süpriz yapmış ve kitap içinde geçen çok önemli bir sahnenin Daemon'un gözünden olan versiyonunu kitabın sonuna eklemiş. Daemon'un gözünden okuyoruz. DAEMON'un gözünden!

Onu ne atabilirsiniz ne de satabilirsiniz, sinsice içinize işler, sizi esiri eder. Hem çok tatlı hem de çok...öküz.

Veda


Vlog demişken...

Derin bir nefes alarak vlog'umu hazırlamaya başladım. "Selam, ben Katy'nin Çılgın Saplantısı'ndan Katy. Bu kadar uzun süre ortalardan yok olduğum için özür dilerim. Okul ve..." -gözlerim bir anlığına Daemon'a kaydı-"başka işler yüzünden oldu ama her neyse, bir misafirim var. Bu..."
 "Daemon Black," diye cevap verdi Daemon, benim yerime, "Geceleri gözüne uyku girmeden hakkında fantaziler kurduğu erkek benim." 263

Kitap bittikten sonra ülkedeki tüm kızların hali:


description

Bu turdan benden bu kadar, umarım eğlenmişsinizdir. Kitaptaki en sevdiğim alıntılardan biriydi yukarıda paylaştığım. Sanırım hâlâ kitabın etkisindeyim. Bu arada turumuz ve blogum hakkındaki görüşlerinizi paylaşırsanız çok sevinirim! Hafta sonunuzun geri kalanının tadi çıkarın. :D




a Rafflecopter giveaway

Katkılarından dolayı DEX'e teşekkür ederiz. Mmm, 3. kitap ne zamana? :P

Benim Gözümden Vampirler Alemi.

$
0
0

Bu yazıyı tek yazma nedenim vampirler hakkında geyik yapmak istemem desem? ve Tabii diğer prn'ler hakkında.

Nereden çıktı bilmiyorum ama azıcık Alacakaranlık'tan girip benim sevdiğim seksi vampirlerden çıkmak istiyorum. Sonra belki biraz meleklere ve hiç okumasam da zombilere girerim.

Eh, bende Kürek Surat Edward'la paranormal dünyaya girmiş kişilerdenim, zaten benim yaşlarımda olup girmeyen var mıdır? İlk filmi izlemiş, bu parlak vampire hayran olmuştum. Sonra hemen kitaplarını almış 3 günde de bitirmiştim. O zamandan kalma bu tek günde kitap bitirme alışkanlığım. Annem o ara bayağı endişelenmişti. Tüm gün kitap okuduğum için. :D

Sonrasında kuzenimden aldığım Güneyli Vampir Serisi var. Mellissa P.'nin kitaplarını da ondan okumuştum. Piç beni çok yanlış yönlendirmiş baksanıza.:D Neyse, Sookie ile öyle tanıştım, içinde seks oluşu beni daha bir çekti ve yıllarca benzeri kitapları okuyacağım seriyle karşılaştım. Bir şekilde Anita Blake serisinin 2. kitabı elime geçmişti.Bende bayılmıştım tabii. Ondan sonra dayımın bilgisayarından araştırdığımı ve Anita Blake'i sağda solda, Dizi-film forumunda gördüğümü hatırlıyorum. O zamanlar ya fazla yoktu, ya da beni çekmiyordu vampir kitapları. Tek Anita'yı hatırlıyorum. Bir kaç ay nette melün melün ona bakmıştım. Okuldu falan bir kaç ay ertelemiştim serinin devamını almayı, en son yazın canıma tak etmişve gidip  almıştım Anita'yı. Ne şanslıyım ki Inkilap Kitapevinde vardı. Zira sonradan baskıların bittiğini falan duydum. Hepsini getirttim. Çok güzel fiyat girdi ama değdi. Tek sorun karışık okudum. Aman sallayın.


Sert kadın karakterlerle böyle tanıştım, Sookie'yi saymıyorum tabii. Orada Jean-Claurde a aşık oldum. Aynı yaz içinde serisi 2 kere okudum. Karacamdan Kelebeği ise 3 kere. Benim için harbi vampir Eric ve Jean-Claude'dur. Dişlerini geçirmekten çekinmez, vahşi ve seksidirler. Güçlüdürler. Kadınlar onlara karşı koyamaz, gündüz dışarı çıkamaz falan.

Eh, Eylül geldi. Seri çıkmıyor. En son kitap 2 yıl önce çıkmış, Artemise lanet okuyorum. Lanet girsin, dedim ve ingilizce okumaya başladım. Allahım, net yok evde, sözlükte aradığım kelimeler yok. ilk üç sayfayı okumam tüm günümü aldı, sonrasını hatırlamıyorum. Ama kitabı 3 ya da 4 günde, belki daha fazla sürede, her gün 12-16 saat okuyarak bitirdim. Diğerleri de benzer ama daha kısa sürede okundu. Zaten Laurell KK ile beraber bildiğin kitap yerine tuğla yazmış.

Neyse böyle bir girişin ardından bulabildiğim tüm vampirli kitapları bitirdim, Gece Avcısı, Cassie Palmer ve niceleri. Bence vampirler ışık saçmamalı ve güneşe çıkamamalı...

Vampirleri eskisi kadar okumasam da o çılgın dönemde başladığım serilere hâlâ devam ediyorum. Tek istediğim içinde Çetin Ceviz bir kadın karakterin olması... Bazen o dönemi özlüyorum, gidip okuyayım diyorum, zira şu an nasılsa o zamanda deli gibi vampir çıkıyordu. Böyle devam ediyor işte vampirler...

O vampirlerden sonra hiç böyle bir takıntım olmalı, belki biraz meleklere sardım, onlar da da Nalini'nin Guild Hunter'ından başkası pek sarmadı beni. O yüzden arka plana atıldı.

Hala bir gün Anne Rice okuyacağım.
Bu arada Sookie bitiyor yaa. Vampir olmalı.
Sanırım döktüm içimi gidebilirim. Sizlerde bahsedin biraz, nereden gelir bu vampir takıntınız?

Bu arada vampir okumayı severim ama hist okumaktan nefret ederim. :D Yani modern dünya da yaşamalı benim vampirim. :D


Her Zaman Okuduğunuz Hürriyet'i Şimdi İzleyin

$
0
0
Hürriyet TVşimdi yayında.

Hürriyet TV’yi ziyaret edenler, aradıkları her şeyi artık tek tıkla seyredebilecekler. Hürriyet TV, zengin haber içeriğinin yanı sıra konusunda uzman isimlerle gerçekleştirdiği programlarla da dopdolu.

Hürriyet TV’de Berza Şimşek’ten günün mutlaka görülmesi gereken haberlerini izleyip usta gazeteci Sedat Ergin’den haftanın yorumunu alabilirsiniz. Üstelik gündemin özetini, Metehan Demir, 3 dakikada sizin için yorumluyor.

Burcunuzdaki yeni gelişmeleri merak ettiğinizde ise Susan Miller ile yıldızlara bakabilir, Sebla Kutsal ile dilediğiniz zaman, kültür ve sanat dünyasında keyifli bir yolculuğa çıkabilirsiniz.

Uğur Cebeci ise sivil havacılığın geldiği son noktayı size Kokpit’ten anlatıyor.

Magazinden spora, eğlenceden ekonomiye hepsi ve daha fazlası, sürekli güncellenen Hürriyet TV’de sizi bekliyor.

Bir bumads advertorial içeriğidir.


Viewing all 394 articles
Browse latest View live